Hazret'in, "Hâtemü'l-Velâyet"le İlgili Sırları
Kaynağından Alışı:
Kâdı Muhammed bin Mehmed -kuddise sırruh- Hazretleri "en-Nâberât fî Beyâni Hatmü'l-Velâyeti'l-Muhammediyye"nin bir başka noktasında "Hâtemü'l-velâye" ile ilgili sırları bizzat kaynağından aldığına işâret ederek, "Fusûsu'l-Hikem"deki sırları şerhetmeye çalışırken bizzat Hâtemü'l-evliyâ'nın rûhâ-niyetinden istimdâd ettiğini, ancak onunla ilgili kimi sırlara vâkıf olduğunu, kimilerinde ise kendi içtihâdını ortaya koyduğunu açıkça haber vermiştir:
"Her şeyin Rabb'i ve yüce tasvircisi olan Allah'a hamdolsun! Rabb'im beni ikrâmına mazhar kıldığı ve Hâtemü'l-evliyâ'nın esrârıyla feyizlendirdiği vakit, benimle mülâkî olduğu hâlde onun rûhuna yöneldim ve ben has imam (Şeyhü'l-ekber'in) Fusûs'unu şerhetmekle meşgul oldum. Kimi zaman daralıp açılıyordum ve onun kimi meseleleri hakkında, bilip belirleyemediklerimi seçmekte serbest kalıyordum. Hakk inâyetiyle, uykumda onun rûhunu bana yollayarak, bâzen (beni) âdetâ boğmak istiyor; bâzen de göğsümü daraltanı kendisine sordurarak onu yerine getiriyordu." ("Risâle en-Nâberât fî Beyâni Hatmü'l-Velâyeti'l-Muhammediyye", Süleymâniye Ktp. Düğümlü Baba, nr.: 28, vr. 7a-7b)
Nitekim Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri, bir başka eseri olan "'Ankâ'-i Muğrib" kitabında, "Hâtemü'l-evliyâ'nın makamla ilgili yönünün açık, cismânî yönünün kapalı tutulduğunu" açıkça haber vermiştir. Kâdı Muhammed bin Mehmed -kuddise sırruh- Hazretleri'nin bu beyânı, Evliyâ-i kirâm Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-evliyâ'nın kim olduğu" sorusunu neden çözemediklerine; makâmını ve alâmetlerini birebir aynı sözlerle ifşâ ettikleri hâlde cismen hangi zât olduğu konusunda neden ihtilâfa düştüklerine açıklık getirmektedir.
Hâtemü'l-evliyâ hakkındaki en net ve kesin beyanlar, hakkında ilk defâ husûsî bir eser kaleme alan Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'ne âittir. O, Hâtemü'l-evliyâ'nın vasıf ve alâmetlerini ihtilâfa imkân bırakmayacak bir biçimde ifşâ etmiştir. Ancak ondan aldıkları ilhamla yürüyen diğer zevât-ı kirâm, başta Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri olmak üzre, kim olduğunu tespit etmeye çalışırken dâimâ kendi içtihadlarını yürütmüşler; kimi daha önce kendisini "Hâtemü'l-evliyâ" zannetmesine bakarak onun Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri, kimisi Mehdî, kimisi de İsâ Aleyhisselâm olabileceğini öne sürmüşlerdir. Halbuki onun cismî yönünün gizli tutulduğunu "'Ankâ-i Muğrib" kitabında bizzat Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri haber verdiği gibi; aynı eserde bu zâtın Hazret-i Mehdî ve İsâ Aleyhisselâm'dan başka bir kimse olduğunu da yine kendisi ifşâ etmiştir.
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Kaynağından Alışı:
Kâdı Muhammed bin Mehmed -kuddise sırruh- Hazretleri "en-Nâberât fî Beyâni Hatmü'l-Velâyeti'l-Muhammediyye"nin bir başka noktasında "Hâtemü'l-velâye" ile ilgili sırları bizzat kaynağından aldığına işâret ederek, "Fusûsu'l-Hikem"deki sırları şerhetmeye çalışırken bizzat Hâtemü'l-evliyâ'nın rûhâ-niyetinden istimdâd ettiğini, ancak onunla ilgili kimi sırlara vâkıf olduğunu, kimilerinde ise kendi içtihâdını ortaya koyduğunu açıkça haber vermiştir:
"Her şeyin Rabb'i ve yüce tasvircisi olan Allah'a hamdolsun! Rabb'im beni ikrâmına mazhar kıldığı ve Hâtemü'l-evliyâ'nın esrârıyla feyizlendirdiği vakit, benimle mülâkî olduğu hâlde onun rûhuna yöneldim ve ben has imam (Şeyhü'l-ekber'in) Fusûs'unu şerhetmekle meşgul oldum. Kimi zaman daralıp açılıyordum ve onun kimi meseleleri hakkında, bilip belirleyemediklerimi seçmekte serbest kalıyordum. Hakk inâyetiyle, uykumda onun rûhunu bana yollayarak, bâzen (beni) âdetâ boğmak istiyor; bâzen de göğsümü daraltanı kendisine sordurarak onu yerine getiriyordu." ("Risâle en-Nâberât fî Beyâni Hatmü'l-Velâyeti'l-Muhammediyye", Süleymâniye Ktp. Düğümlü Baba, nr.: 28, vr. 7a-7b)
Nitekim Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri, bir başka eseri olan "'Ankâ'-i Muğrib" kitabında, "Hâtemü'l-evliyâ'nın makamla ilgili yönünün açık, cismânî yönünün kapalı tutulduğunu" açıkça haber vermiştir. Kâdı Muhammed bin Mehmed -kuddise sırruh- Hazretleri'nin bu beyânı, Evliyâ-i kirâm Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-evliyâ'nın kim olduğu" sorusunu neden çözemediklerine; makâmını ve alâmetlerini birebir aynı sözlerle ifşâ ettikleri hâlde cismen hangi zât olduğu konusunda neden ihtilâfa düştüklerine açıklık getirmektedir.
Hâtemü'l-evliyâ hakkındaki en net ve kesin beyanlar, hakkında ilk defâ husûsî bir eser kaleme alan Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'ne âittir. O, Hâtemü'l-evliyâ'nın vasıf ve alâmetlerini ihtilâfa imkân bırakmayacak bir biçimde ifşâ etmiştir. Ancak ondan aldıkları ilhamla yürüyen diğer zevât-ı kirâm, başta Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri olmak üzre, kim olduğunu tespit etmeye çalışırken dâimâ kendi içtihadlarını yürütmüşler; kimi daha önce kendisini "Hâtemü'l-evliyâ" zannetmesine bakarak onun Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri, kimisi Mehdî, kimisi de İsâ Aleyhisselâm olabileceğini öne sürmüşlerdir. Halbuki onun cismî yönünün gizli tutulduğunu "'Ankâ-i Muğrib" kitabında bizzat Şeyhü'l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri haber verdiği gibi; aynı eserde bu zâtın Hazret-i Mehdî ve İsâ Aleyhisselâm'dan başka bir kimse olduğunu da yine kendisi ifşâ etmiştir.
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.