NURLU SÖZLER
Zât-ı âlileri'nin gerek misafirlerine, gerekse sohbet esnasında
buyurdukları özlü sözlerinden bazıları:
"Herkes ‘Benim!' diyor, ‘Ben mürşid-i kâmil'im!' diyor, fakat o ‘Ben' şeytanın benidir. Ancak hiçlikle, ihlâsla, mahviyetle Hakk bulunur, amma varlıkla aslâ!"
•
"Sizinle her zaman olmam mümkün değil, amma kitaplar sizinle oldukça sizinle beraberim."
•
"Ben hiç kimseyi bırakmış değilim. ‘Allah'a emanet!' derim ve çıkarım. Bunu bil! ‘Allah'a emanet ederim!' ve çıkarım. Ben kimseyi bırakmış değilim. Bu emaneti kimseye bırakmış değilim. Tek kelime ile, ‘Allah'a emanet ederim!' çıkar giderim."
•
"Murad ettiği zaman biz de göçeceğiz, bunlar kalacak. Zaten bundan sonra Allah-u âlem çetin günler var. Hazret-i Mehdi gelecek, İsa Aleyhisselâm gelecek, dünya karmakarışık olacak. Fakat bunlar kalacak ihvanın elinde. Ortalık karışınca ihvan elindekileriyle yolu bulacak ve bununla tesellî olacak. Çünkü bidayetle nihayetin birleşmesi zaten bu olacak. İhvana bir iz kalıyor."
•
"Bizi muhafaza eden Cenâb-ı Hakk'tır. Çekilince karşı karşıya kalıyorlar."
•
"Suretâ imana sahip olanlar, iman etmekle beraber ahlâk-ı zemimeleri atamamışlardır. Nefs-i emmâre istediği tarafa çekiyor. Her fiil-i münkeri işletiyor.
Efdâl imanda olanlar, ahlâk-ı zemimeleri kendilerinden uzaklaştırmışlardır.
Kâmil iman ehli ise kendilerini ifnâ etmişlerdir."
•
"Her ehl-i tarik bir partiye dayanmış, bizim yolumuz ise Hakk'a dayanmış."
•
"Bu dünyanın şekerini de ahiretin balını da uzaklaştıralım kendimizden. Bu sevginin içine menfaat girmeyecek.
Bu dünyada şeker gibi gözüken maddî ve mânevî bazı menfaatleri kabul etmemeliyiz. Yaptığımız rızâ-i Bârî için olmalıdır. Cennet için veya dünya malı sevgisi için olmamalıdır."
•
"İnsanın içindeki zan ilmi fıçıdaki sirke gibidir. Onu şişirmiştir. Fakirin bütün gayesi ise Hazret-i Allah'ın duyurduğu hakikatleri söylemekle, fıçının musluğunu açıp, yavaş yavaş içindeki sirkeyi boşaltmaya çalışmaktan ibarettir.
Şöyle bir temsil verelim: Küçük abdeste sıkışmış olan bir kimse, gayet huzursuzdur. Boşaldığı zaman rahatladığı gibi, varlığını atan, boşaltan bir insan ancak o zaman rahata kavuşur, huzur bulur, hayat-ı hakikiye kavuşur Zira varlık olanda Var bulunmaz, varlıkla Var'a varılmaz.
Nefis kendi varlığından başka varlık kabul etmez, hakikatleri atar, kabul etmez, istemez. O hep "Ben!" der.
Onun için: ‘Yok olmayan var olamaz, varlığı dağıtmak gerek.' denilmiştir."
•
"Her yol hizmet yoludur, bu yol Allah yoludur. Sır budur."
•
"Rabb'ime sonsuz şükürler olsun ki bana kendisinden başka bir şey öğretmedi, ben de O'ndan başka bir şey öğretmedim."
•
"Bu ilme akıl ermez. Yalnız bu ilmin talebesi olmak en büyük şereftir. Niçin? O'ndan geldiği için."
•
"Alışkanlık iradeyi emer."
•
"O bana yetiyor. Ne ben kendim lâzımım ne de başkası bana lâzım. Neme lâzım!"
•
"Yapılan hayır, hasenat hep O'nunla yapılır, nefisle yapılmaz. O lütfettiği zaman canını bile seve seve verirsin. Şu halde yapıyorum demeyin de yaptırana şükredin. İçindeki sana o lütfu bahşediyor, o anda O tasarruf ediyor ve sen bir maske oluyorsun. O zaman sen de O'na dön de şükret."
•
"O'nunlaysan, hayattasın ve her yer güzel. O'nsuz isen vefattasın ve her yer kötü. Fakat bunu anlamak çok zor. Çünkü nefis; yiyeyim, içeyim, gezeyim diyor. Başka bir şey düşünmüyor."
•
"Allah'tan korkan kimse heva ve hevesine uymaz, ibadet ve taate yönelir. Nefsani arzulardan uzaklaştıkça iffetli olur. Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçındıkça da vera ve takva sahibi olur."
•
"İslâm ahlâkı ile süslenmek ne kadar güzeldir. Her süs dünyada kalır, bu süs ise ahirete intikal eder."
•
"Soyunmadan giyinilmez. Hakk'tan gayri her şeyden soyunacaksınız ki, Allah'ımız bize elbise giydirsin; haya elbisesi, edep elbisesi."
•
"Halkın maneviyatı gittiği zaman kılı kıpırdamıyor da cebinden para çıkacağı zaman feveran ediyor. Nefis maddede çalışıyor, ruh ise ölmüş."
•
"Eskiler yedireyim sevdasında idiler, yeniler ise yiyeyim sevdasında, yaşama sevdasında. Bunun için de bereketten mahrum kalıyorlar."
•
"Bütün bu neşriyat ateşe düşülmemesi için davettir. İçimizden kopup gelen haykırmadır:
Ey insanlar! Ey Müslümanlar!
Nereye gidiyorsunuz? Neresi için çalışıyorsunuz?"
•
"Tek gayemiz Allah ve Resul'ünü sevdirmeye çalışmak. Bir kere sevdirdin mi, artık bırak onu kendi haline."
•
"Öz ve özden alanlar öz söyler, özden nasibdar olmayanlar söz söyler. Bu sözleri söyleyenler nefis putuna dayanarak, şeytandan ilham alarak ve zanna uyarak söylerler. Bunların da alâmeti budur.
Nur ehlinin kaynağı Hazret-i Allah ve Resul'üdür. Diğerlerinin kaynağı ise şeytanın iğvası ve kendi zannıdır. Birisi Allah ehli, diğeri dalâlet ehlidir."
•
"Çocuk ana-babaya ilâhi bir hediye, ilâhi bir emanettir. Kalbi tertemizdir, ekilmemiş bir tarladır, hangi tohum atılırsa o büyür. İyilik telkin edilir, iyi işler yaptırılırsa iyi bir insan olur. Dünya ve ahirette saadet ve selâmete erer. Böyle güzel bir terbiye ile yetiştirdikleri için anne ve babası da onun ecir ve sevaplarına ortak olurlar."
•
"Dünyada iken zâhirde kalanların Cenâb-ı Hakk cenette zâhir mükâfatını verir. Mukarrebler ve Ebrar dünyada cennet için çalışmaz, Allah ve Resul'ü için çalışırlar. Hazret-i Allah da onlara kendisini ve Resul'ünü vermiştir. Cennet-i âlâ'da da öyle yaşayacaklar. Orada da en güzel hayatı bunlar yaşarlar. Şimdi iç ve dışı ayırmış olduk. Yani cennetin de zâhiri ve bâtını olduğunu öğrenmiş oldunuz."
•
"İsm-i azâm'ı kimin bilmesi lâzım? İsm-i azâm ancak Hazret-i Allah'ı Hazret-i Allah'ta isteyende açılır ve bilmesi lâzımdır. Çünkü ism-i azâm ile yapılan duâ mutlaka kabul olunur amma başka bir şey istersin, o da helâkine vesile olur.
İsm-i azâmla Hazret-i Allah'a sığınıp Hazret-i Allah'tan başka bir şey istemeyene verir. Onun için bu sırrın gizli kalma sebebi budur."
•
"İnsan Hazret-i Allah'ın bir örtüsüdür, kendi varlığını o perde örtmüştür. İnsan yürüyor amma o O'nunla yürüyor, O'nunla kâim."
•
"Bu yolda en derin öğretim Allah'tır. Bu yol Allah-u Teâlâ'yı öğretir. Her yol bir şey öğretir, bu yol Hazret-i Allah'ı öğretir."
•
"Bir resim çekiliyorsun ve o resim senin varlığına delâlet ediyor da Allah-u Teâlâ bu kâinatı yarattı, bu kâinatın da O'nun varlığına delâlet ettiğini neden görmüyorsun? Neden aklın ermiyor? Neden ilmin yetmiyor? Bütün kâinatın bir zerrenin karşısında aciz kaldığını gördüğün halde Yaratan'ı bilemiyorsun ve bulamıyorsun."
•
"Fakir der ki, şu gördüğün âlemler bir kabuktan ibaret. Portakalın kabuğu var amma kabuk portakal değildir. İçi yeniyor, dışı yenilmiyor, atıyorsun. İşte şu gördüğün âlem de dış kabuktur.
Çok güzel anlatmaya çalışıyorum amma akıl burayı kavrayamıyor. Çünkü akıl dereceleri beştir, ilim dereceleri beştir, ruh dereceleri beştir. Buraya çıkmayan bir akıl, buraya çıkmayan bir ilim bunları kavrayamaz."
•
•"Denize düşen bir kar tanesinin ne hükmü var? Hiç! İşte o hiçlikte O tecelli eder. Burada çok gizli noktalar var. Burayı izah etmek mümkün değildir.
"Elhamdülillâhi rabbil âlemin"i okuyabilen, "Kul huvallahu ehad"ı okuyan bunu anlar.
Bunun biraz daha ötesini söyleyeyim size:
Hani Yunus Emre Hazretleri buyuruyor ya "Elif'i okudum ötürü!" İşte O'ndan başka bir mevcut yok. Sen O mevcutta yok olduğun zaman O kalır. Amma erimek lâzım.
İşte bu sırra erenlere Hazret-i Allah baktığı zaman kendisini görür. Niçin? Yok olmuş, hiç olmuş!"
•
"Bütün kâinat bir perde üzerine nakkaşın işlediği nakış gibidir. Perdeyi sıyırdın mı O var. Amma sen de perdesin O'na. Şu halde hep O. Perdeyi kaldır O'nu gör, O'nunla konuş be kardeşim. Perde ile ne işin var senin?"
http://www.hakikat.com/dergi/205/bsyz20505.html
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Zât-ı âlileri'nin gerek misafirlerine, gerekse sohbet esnasında
buyurdukları özlü sözlerinden bazıları:
"Herkes ‘Benim!' diyor, ‘Ben mürşid-i kâmil'im!' diyor, fakat o ‘Ben' şeytanın benidir. Ancak hiçlikle, ihlâsla, mahviyetle Hakk bulunur, amma varlıkla aslâ!"
•
"Sizinle her zaman olmam mümkün değil, amma kitaplar sizinle oldukça sizinle beraberim."
•
"Ben hiç kimseyi bırakmış değilim. ‘Allah'a emanet!' derim ve çıkarım. Bunu bil! ‘Allah'a emanet ederim!' ve çıkarım. Ben kimseyi bırakmış değilim. Bu emaneti kimseye bırakmış değilim. Tek kelime ile, ‘Allah'a emanet ederim!' çıkar giderim."
•
"Murad ettiği zaman biz de göçeceğiz, bunlar kalacak. Zaten bundan sonra Allah-u âlem çetin günler var. Hazret-i Mehdi gelecek, İsa Aleyhisselâm gelecek, dünya karmakarışık olacak. Fakat bunlar kalacak ihvanın elinde. Ortalık karışınca ihvan elindekileriyle yolu bulacak ve bununla tesellî olacak. Çünkü bidayetle nihayetin birleşmesi zaten bu olacak. İhvana bir iz kalıyor."
•
"Bizi muhafaza eden Cenâb-ı Hakk'tır. Çekilince karşı karşıya kalıyorlar."
•
"Suretâ imana sahip olanlar, iman etmekle beraber ahlâk-ı zemimeleri atamamışlardır. Nefs-i emmâre istediği tarafa çekiyor. Her fiil-i münkeri işletiyor.
Efdâl imanda olanlar, ahlâk-ı zemimeleri kendilerinden uzaklaştırmışlardır.
Kâmil iman ehli ise kendilerini ifnâ etmişlerdir."
•
"Her ehl-i tarik bir partiye dayanmış, bizim yolumuz ise Hakk'a dayanmış."
•
"Bu dünyanın şekerini de ahiretin balını da uzaklaştıralım kendimizden. Bu sevginin içine menfaat girmeyecek.
Bu dünyada şeker gibi gözüken maddî ve mânevî bazı menfaatleri kabul etmemeliyiz. Yaptığımız rızâ-i Bârî için olmalıdır. Cennet için veya dünya malı sevgisi için olmamalıdır."
•
"İnsanın içindeki zan ilmi fıçıdaki sirke gibidir. Onu şişirmiştir. Fakirin bütün gayesi ise Hazret-i Allah'ın duyurduğu hakikatleri söylemekle, fıçının musluğunu açıp, yavaş yavaş içindeki sirkeyi boşaltmaya çalışmaktan ibarettir.
Şöyle bir temsil verelim: Küçük abdeste sıkışmış olan bir kimse, gayet huzursuzdur. Boşaldığı zaman rahatladığı gibi, varlığını atan, boşaltan bir insan ancak o zaman rahata kavuşur, huzur bulur, hayat-ı hakikiye kavuşur Zira varlık olanda Var bulunmaz, varlıkla Var'a varılmaz.
Nefis kendi varlığından başka varlık kabul etmez, hakikatleri atar, kabul etmez, istemez. O hep "Ben!" der.
Onun için: ‘Yok olmayan var olamaz, varlığı dağıtmak gerek.' denilmiştir."
•
"Her yol hizmet yoludur, bu yol Allah yoludur. Sır budur."
•
"Rabb'ime sonsuz şükürler olsun ki bana kendisinden başka bir şey öğretmedi, ben de O'ndan başka bir şey öğretmedim."
•
"Bu ilme akıl ermez. Yalnız bu ilmin talebesi olmak en büyük şereftir. Niçin? O'ndan geldiği için."
•
"Alışkanlık iradeyi emer."
•
"O bana yetiyor. Ne ben kendim lâzımım ne de başkası bana lâzım. Neme lâzım!"
•
"Yapılan hayır, hasenat hep O'nunla yapılır, nefisle yapılmaz. O lütfettiği zaman canını bile seve seve verirsin. Şu halde yapıyorum demeyin de yaptırana şükredin. İçindeki sana o lütfu bahşediyor, o anda O tasarruf ediyor ve sen bir maske oluyorsun. O zaman sen de O'na dön de şükret."
•
"O'nunlaysan, hayattasın ve her yer güzel. O'nsuz isen vefattasın ve her yer kötü. Fakat bunu anlamak çok zor. Çünkü nefis; yiyeyim, içeyim, gezeyim diyor. Başka bir şey düşünmüyor."
•
"Allah'tan korkan kimse heva ve hevesine uymaz, ibadet ve taate yönelir. Nefsani arzulardan uzaklaştıkça iffetli olur. Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçındıkça da vera ve takva sahibi olur."
•
"İslâm ahlâkı ile süslenmek ne kadar güzeldir. Her süs dünyada kalır, bu süs ise ahirete intikal eder."
•
"Soyunmadan giyinilmez. Hakk'tan gayri her şeyden soyunacaksınız ki, Allah'ımız bize elbise giydirsin; haya elbisesi, edep elbisesi."
•
"Halkın maneviyatı gittiği zaman kılı kıpırdamıyor da cebinden para çıkacağı zaman feveran ediyor. Nefis maddede çalışıyor, ruh ise ölmüş."
•
"Eskiler yedireyim sevdasında idiler, yeniler ise yiyeyim sevdasında, yaşama sevdasında. Bunun için de bereketten mahrum kalıyorlar."
•
"Bütün bu neşriyat ateşe düşülmemesi için davettir. İçimizden kopup gelen haykırmadır:
Ey insanlar! Ey Müslümanlar!
Nereye gidiyorsunuz? Neresi için çalışıyorsunuz?"
•
"Tek gayemiz Allah ve Resul'ünü sevdirmeye çalışmak. Bir kere sevdirdin mi, artık bırak onu kendi haline."
•
"Öz ve özden alanlar öz söyler, özden nasibdar olmayanlar söz söyler. Bu sözleri söyleyenler nefis putuna dayanarak, şeytandan ilham alarak ve zanna uyarak söylerler. Bunların da alâmeti budur.
Nur ehlinin kaynağı Hazret-i Allah ve Resul'üdür. Diğerlerinin kaynağı ise şeytanın iğvası ve kendi zannıdır. Birisi Allah ehli, diğeri dalâlet ehlidir."
•
"Çocuk ana-babaya ilâhi bir hediye, ilâhi bir emanettir. Kalbi tertemizdir, ekilmemiş bir tarladır, hangi tohum atılırsa o büyür. İyilik telkin edilir, iyi işler yaptırılırsa iyi bir insan olur. Dünya ve ahirette saadet ve selâmete erer. Böyle güzel bir terbiye ile yetiştirdikleri için anne ve babası da onun ecir ve sevaplarına ortak olurlar."
•
"Dünyada iken zâhirde kalanların Cenâb-ı Hakk cenette zâhir mükâfatını verir. Mukarrebler ve Ebrar dünyada cennet için çalışmaz, Allah ve Resul'ü için çalışırlar. Hazret-i Allah da onlara kendisini ve Resul'ünü vermiştir. Cennet-i âlâ'da da öyle yaşayacaklar. Orada da en güzel hayatı bunlar yaşarlar. Şimdi iç ve dışı ayırmış olduk. Yani cennetin de zâhiri ve bâtını olduğunu öğrenmiş oldunuz."
•
"İsm-i azâm'ı kimin bilmesi lâzım? İsm-i azâm ancak Hazret-i Allah'ı Hazret-i Allah'ta isteyende açılır ve bilmesi lâzımdır. Çünkü ism-i azâm ile yapılan duâ mutlaka kabul olunur amma başka bir şey istersin, o da helâkine vesile olur.
İsm-i azâmla Hazret-i Allah'a sığınıp Hazret-i Allah'tan başka bir şey istemeyene verir. Onun için bu sırrın gizli kalma sebebi budur."
•
"İnsan Hazret-i Allah'ın bir örtüsüdür, kendi varlığını o perde örtmüştür. İnsan yürüyor amma o O'nunla yürüyor, O'nunla kâim."
•
"Bu yolda en derin öğretim Allah'tır. Bu yol Allah-u Teâlâ'yı öğretir. Her yol bir şey öğretir, bu yol Hazret-i Allah'ı öğretir."
•
"Bir resim çekiliyorsun ve o resim senin varlığına delâlet ediyor da Allah-u Teâlâ bu kâinatı yarattı, bu kâinatın da O'nun varlığına delâlet ettiğini neden görmüyorsun? Neden aklın ermiyor? Neden ilmin yetmiyor? Bütün kâinatın bir zerrenin karşısında aciz kaldığını gördüğün halde Yaratan'ı bilemiyorsun ve bulamıyorsun."
•
"Fakir der ki, şu gördüğün âlemler bir kabuktan ibaret. Portakalın kabuğu var amma kabuk portakal değildir. İçi yeniyor, dışı yenilmiyor, atıyorsun. İşte şu gördüğün âlem de dış kabuktur.
Çok güzel anlatmaya çalışıyorum amma akıl burayı kavrayamıyor. Çünkü akıl dereceleri beştir, ilim dereceleri beştir, ruh dereceleri beştir. Buraya çıkmayan bir akıl, buraya çıkmayan bir ilim bunları kavrayamaz."
•
•"Denize düşen bir kar tanesinin ne hükmü var? Hiç! İşte o hiçlikte O tecelli eder. Burada çok gizli noktalar var. Burayı izah etmek mümkün değildir.
"Elhamdülillâhi rabbil âlemin"i okuyabilen, "Kul huvallahu ehad"ı okuyan bunu anlar.
Bunun biraz daha ötesini söyleyeyim size:
Hani Yunus Emre Hazretleri buyuruyor ya "Elif'i okudum ötürü!" İşte O'ndan başka bir mevcut yok. Sen O mevcutta yok olduğun zaman O kalır. Amma erimek lâzım.
İşte bu sırra erenlere Hazret-i Allah baktığı zaman kendisini görür. Niçin? Yok olmuş, hiç olmuş!"
•
"Bütün kâinat bir perde üzerine nakkaşın işlediği nakış gibidir. Perdeyi sıyırdın mı O var. Amma sen de perdesin O'na. Şu halde hep O. Perdeyi kaldır O'nu gör, O'nunla konuş be kardeşim. Perde ile ne işin var senin?"
http://www.hakikat.com/dergi/205/bsyz20505.html
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |