İsm-i A'zam'ın Sırrına Mazhar Olup,
"Hatm-i Velâyet"le Nîmetlendirilen Velî:
Seyyîd Ali el-Hemedânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerh-i Fusûsu'l-Hikem" adlı eserinde, peygamberlerin ve velîlerin Hakk'ı ancak arada "Hâtemü'l-velâye" kandili bulunduğu taktirde görebildiklerine dikkati çekerek; "Hatm-i velâyet"e vâris olan velînin "İsm-i A'zam"ın yegâne mazharı olan Hâtemü'r-rüsul'ün bâtınına vâris olduğunu haber vermiştir:
"Hâtem-i rusül'ün rûhundan istimdâd etmedikçe, peygamberlerden hiç kimse Hakk'ı göremez, bilemez ve Hakk'a erişemez. Resullerin bile Hakk'ı ancak arada Hâtem-i evliyâ'nın kandili bulunduğu taktirde görebilmesi nedeniyle, aynı şekilde velîler de O'nu veliyy-i Hâtem'in kandilinden başka bir yerden göremezler. Şu hâlde Hakk'ın isimlerinin mazharları olan Enbiyâ -'aleyhimüsselâm-ın cümlesini (ona) muhtaç kılan öne geçme nerede olur?
Hâtem-i rusül -'aleyhi efdalü's-salâvâtü ve's-selâm- zâhir veyâ risâlet, bâtın veyâ velâyetle ilgili hakikatleri biraraya toplayan 'İsm-i a'zam'ın mazharıdır ve onun ismi bütün ilâhî isimleri kendi dâhiliyyeti altında bulunduran isimdir. Peygamberler Muhammedî nübüvvet makâmından alınan bir 'nübüvvet'le tesmiyye edilir, nübüvvet ise erişme ve tespit etmenin kemâlini gerekli kılanla Hatm olur. Öyleyse nübüvvetin bâtını da velâyet olur. İlim kesilmiştir ve velî olan kimsenin velâyetten herhangi bir şeye isti'dâdı, herhangi bir yol ile zuhûru gerektirir. Tâ ki erişmenin zuhûrunu kemâle erdirenin daha öteye geçmesiyle, görülecek olanın tamamı görülsün ve velâyetin ihtiyaç duyulan hissesi Hatm olup, bir kişi Hatm-i velâyet'le nîmetlendirilsin!" ("Şerh-i Fusûsu'l-Hikem", Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 2794/37, vr. 533a)
"Hatm-i Velâyet"le Nîmetlendirilen Velî:
Seyyîd Ali el-Hemedânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerh-i Fusûsu'l-Hikem" adlı eserinde, peygamberlerin ve velîlerin Hakk'ı ancak arada "Hâtemü'l-velâye" kandili bulunduğu taktirde görebildiklerine dikkati çekerek; "Hatm-i velâyet"e vâris olan velînin "İsm-i A'zam"ın yegâne mazharı olan Hâtemü'r-rüsul'ün bâtınına vâris olduğunu haber vermiştir:
"Hâtem-i rusül'ün rûhundan istimdâd etmedikçe, peygamberlerden hiç kimse Hakk'ı göremez, bilemez ve Hakk'a erişemez. Resullerin bile Hakk'ı ancak arada Hâtem-i evliyâ'nın kandili bulunduğu taktirde görebilmesi nedeniyle, aynı şekilde velîler de O'nu veliyy-i Hâtem'in kandilinden başka bir yerden göremezler. Şu hâlde Hakk'ın isimlerinin mazharları olan Enbiyâ -'aleyhimüsselâm-ın cümlesini (ona) muhtaç kılan öne geçme nerede olur?
Hâtem-i rusül -'aleyhi efdalü's-salâvâtü ve's-selâm- zâhir veyâ risâlet, bâtın veyâ velâyetle ilgili hakikatleri biraraya toplayan 'İsm-i a'zam'ın mazharıdır ve onun ismi bütün ilâhî isimleri kendi dâhiliyyeti altında bulunduran isimdir. Peygamberler Muhammedî nübüvvet makâmından alınan bir 'nübüvvet'le tesmiyye edilir, nübüvvet ise erişme ve tespit etmenin kemâlini gerekli kılanla Hatm olur. Öyleyse nübüvvetin bâtını da velâyet olur. İlim kesilmiştir ve velî olan kimsenin velâyetten herhangi bir şeye isti'dâdı, herhangi bir yol ile zuhûru gerektirir. Tâ ki erişmenin zuhûrunu kemâle erdirenin daha öteye geçmesiyle, görülecek olanın tamamı görülsün ve velâyetin ihtiyaç duyulan hissesi Hatm olup, bir kişi Hatm-i velâyet'le nîmetlendirilsin!" ("Şerh-i Fusûsu'l-Hikem", Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 2794/37, vr. 533a)