Hatemiyyet Mertebesinde
"Sükût İlmi"nin Tevdî Edildiği İki Kaynak:
Muhammed Ca'fer ed-Dımeşkî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fusûsu'l-Hikem"e yazdığı "Şerh"te; Allah'ı bilmenin en üstün derecesini tecellî ettiren "Sükût ilmi"nin, "Hâtemü'n-nübüvvet"e mazhar olan Resulullah Aleyhisselâm'a ve "Hâtemü'l-velâye" mertebesine vâris olan Hâtemü'l-evliyâ'ya tevdî edildiğini haber vererek şöyle buyurmuştur:
"Sükût ilmi'nin verildiği kimse, bu ma'rifetle Allah'ı en üstün ve en yüce seviyede bilen kişi olur. Hâl böyle olunca da, 'Sükût'un tevdî edildiği bu ilim ancak, risâlet kendisiyle hatmolunduğu ve bu Hatmiyyet nedeniyle kendisinden daha kâmil bir kimse bulunmadığı için, Allah'ın yarattıklarının en üstünü olan Hâtemü'r-rusül Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e verilmiştir.
Bu sükût ilmini resullerden ve nebîlerden herhangi biri, Hâtemü'r-rusül Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in mişkâtı olmadıkça göremez, bilemez, tadamaz, keşfedemez. Rusülü'l-kirâm ve Enbiyâ'i'l-fihâm bu ilmi ancak, İlâhî tecellînin, Tecellî edenin ve O'na -sallallahu aleyhi ve sellem- âit olan Zâtî keşfi ona tecellî ettirenin keşfini te'min eden Hakîkatü'l-Muhammediyyetü'l-Ahmediyye'ye nazar ettiklerinde görebilir ve keşfedebilirler. Zîrâ onların keşifleri öteden, kısıtlanmış bir çerçevede gerçekleşen zayıf ve düşük bir keşiftir; onların -aleyhimü's-selâm- görüşleri ise bu Hakîkatü'l-Ahmediyye'nin dışında, kapalı duvarlar içinde gerçekleşir.
İşte velîlerden herhangi biri de, sükûtu tevdî eden bu ilmi ancak, Allah'ın velâyeti kesin olarak kendisiyle hatmedeceği, küllî bir biçimde kendisiyle tamâma erdireceği ve tekmil edeceği Hâtemü'l-velî'nin mişkâtından görebilirler." ("Şerh-i Fusûsu'l-Hikem", İ.Ü. Ktp. AY, nr.: 4907, vr. 107-108)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
"Sükût İlmi"nin Tevdî Edildiği İki Kaynak:
Muhammed Ca'fer ed-Dımeşkî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fusûsu'l-Hikem"e yazdığı "Şerh"te; Allah'ı bilmenin en üstün derecesini tecellî ettiren "Sükût ilmi"nin, "Hâtemü'n-nübüvvet"e mazhar olan Resulullah Aleyhisselâm'a ve "Hâtemü'l-velâye" mertebesine vâris olan Hâtemü'l-evliyâ'ya tevdî edildiğini haber vererek şöyle buyurmuştur:
"Sükût ilmi'nin verildiği kimse, bu ma'rifetle Allah'ı en üstün ve en yüce seviyede bilen kişi olur. Hâl böyle olunca da, 'Sükût'un tevdî edildiği bu ilim ancak, risâlet kendisiyle hatmolunduğu ve bu Hatmiyyet nedeniyle kendisinden daha kâmil bir kimse bulunmadığı için, Allah'ın yarattıklarının en üstünü olan Hâtemü'r-rusül Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e verilmiştir.
Bu sükût ilmini resullerden ve nebîlerden herhangi biri, Hâtemü'r-rusül Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in mişkâtı olmadıkça göremez, bilemez, tadamaz, keşfedemez. Rusülü'l-kirâm ve Enbiyâ'i'l-fihâm bu ilmi ancak, İlâhî tecellînin, Tecellî edenin ve O'na -sallallahu aleyhi ve sellem- âit olan Zâtî keşfi ona tecellî ettirenin keşfini te'min eden Hakîkatü'l-Muhammediyyetü'l-Ahmediyye'ye nazar ettiklerinde görebilir ve keşfedebilirler. Zîrâ onların keşifleri öteden, kısıtlanmış bir çerçevede gerçekleşen zayıf ve düşük bir keşiftir; onların -aleyhimü's-selâm- görüşleri ise bu Hakîkatü'l-Ahmediyye'nin dışında, kapalı duvarlar içinde gerçekleşir.
İşte velîlerden herhangi biri de, sükûtu tevdî eden bu ilmi ancak, Allah'ın velâyeti kesin olarak kendisiyle hatmedeceği, küllî bir biçimde kendisiyle tamâma erdireceği ve tekmil edeceği Hâtemü'l-velî'nin mişkâtından görebilirler." ("Şerh-i Fusûsu'l-Hikem", İ.Ü. Ktp. AY, nr.: 4907, vr. 107-108)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.