“Rahmeten li’l-‘Âlemîn” Sırrı
Hâtemü’l-Evliyâ’da Tecellî Etmiştir!
Cemâleddîn Mahmûd Hulvî -kuddise sırruh- Hazretleri “Câm-ı Dil-nüvâz” adlı eserinde; “Hâtemü’n-nübüvvet”ten sonra zuhûru beklenen “Hâtemü’l-velâye”nin, “Rahmân” İsm-i şerîf’inin tecellîsiyle “Rahmeten li’l-‘âlemîn” olan Hâtemü’l-Enbiyâ’ya nispetle, “Râhîm” İsm-i şerîf’inin tecellîsine mazhar ve umûmî rahmetin zuhûruna vesîle olan Hâtemü’l-evliyâ’da tecellî ettiğini haber vermiştir:
“Nübüvvetin zuhûru bir dâireye benzer; başı, ortası ve sonu vardır. Aynı şekilde, evliyânın velâyeti de nübüvvete tâbîdir. Nübüvvet, velâyetten ayrı olmak üzere hatm oldu ve nübüvvet elbisesinden sıyrılmış bir hâlde, velâyetin aslı kaldı, zuhûrlar sayesinde peygamberler gibi devreyledi. Velîlerin zuhûrları peygamberlerde hatm olduğu gibi, velîlerin dahî ‘Hatm’i kemâle ererek zâhir olur.
Bütün ehl-i İslâm’a nübüvvet nûruyla şereflenmeyi Hâtem-i velâyet mişkâtından gösterdiler. Zîrâ Hâtem-i evliyâ, Hâtem-i enbiyâ’nın nübüvvetinin bâtınıdır. Onun için Hâtemü’l-evliyâ’nın velâyeti ‘Güneş velâyeti’dir ve o diğer velîlerin akis kaynağıdır. Yâni o, öteki velîlerden daha tam ve kâmildir, onun ‘Gerçek Tevhîd’e küllî nisbeti vardır.
Nitekim Hâtem-i enbiyâ ‘Rahmân’ isminin mazharı olmakla ‘Rahmeten li’l-‘âlemîn’dir; Hâtem-i evliyâ da: ‘el-Veledü sırrı’l-ebîhi’ = ‘Oğul, babanın sırrıdır.’ hükmü ile umûmî rahmetin mazharı olup, ‘Rahîm’ ismine denk bir rahmet olur. Çünkü İnsan-ı kâmil’in hakîkati, toplayıp birleştirici İlâhî ismin mazharından bütün mevcûdâta nisbetle öne geçip, hakîki hilâfete hak kazanır. O’nun tasarrufu Hakk’ladır, kendisinden değildir. Onun için insan mecâzî varlığını ve ikiliğini mahv ve fânî etmesiyle İlâhî bekâya hak kazanmış olur.” (“Câm-ı Dil-nüvâz”, Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 1253, vr. 79a-79b)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Hâtemü’l-Evliyâ’da Tecellî Etmiştir!
Cemâleddîn Mahmûd Hulvî -kuddise sırruh- Hazretleri “Câm-ı Dil-nüvâz” adlı eserinde; “Hâtemü’n-nübüvvet”ten sonra zuhûru beklenen “Hâtemü’l-velâye”nin, “Rahmân” İsm-i şerîf’inin tecellîsiyle “Rahmeten li’l-‘âlemîn” olan Hâtemü’l-Enbiyâ’ya nispetle, “Râhîm” İsm-i şerîf’inin tecellîsine mazhar ve umûmî rahmetin zuhûruna vesîle olan Hâtemü’l-evliyâ’da tecellî ettiğini haber vermiştir:
“Nübüvvetin zuhûru bir dâireye benzer; başı, ortası ve sonu vardır. Aynı şekilde, evliyânın velâyeti de nübüvvete tâbîdir. Nübüvvet, velâyetten ayrı olmak üzere hatm oldu ve nübüvvet elbisesinden sıyrılmış bir hâlde, velâyetin aslı kaldı, zuhûrlar sayesinde peygamberler gibi devreyledi. Velîlerin zuhûrları peygamberlerde hatm olduğu gibi, velîlerin dahî ‘Hatm’i kemâle ererek zâhir olur.
Bütün ehl-i İslâm’a nübüvvet nûruyla şereflenmeyi Hâtem-i velâyet mişkâtından gösterdiler. Zîrâ Hâtem-i evliyâ, Hâtem-i enbiyâ’nın nübüvvetinin bâtınıdır. Onun için Hâtemü’l-evliyâ’nın velâyeti ‘Güneş velâyeti’dir ve o diğer velîlerin akis kaynağıdır. Yâni o, öteki velîlerden daha tam ve kâmildir, onun ‘Gerçek Tevhîd’e küllî nisbeti vardır.
Nitekim Hâtem-i enbiyâ ‘Rahmân’ isminin mazharı olmakla ‘Rahmeten li’l-‘âlemîn’dir; Hâtem-i evliyâ da: ‘el-Veledü sırrı’l-ebîhi’ = ‘Oğul, babanın sırrıdır.’ hükmü ile umûmî rahmetin mazharı olup, ‘Rahîm’ ismine denk bir rahmet olur. Çünkü İnsan-ı kâmil’in hakîkati, toplayıp birleştirici İlâhî ismin mazharından bütün mevcûdâta nisbetle öne geçip, hakîki hilâfete hak kazanır. O’nun tasarrufu Hakk’ladır, kendisinden değildir. Onun için insan mecâzî varlığını ve ikiliğini mahv ve fânî etmesiyle İlâhî bekâya hak kazanmış olur.” (“Câm-ı Dil-nüvâz”, Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 1253, vr. 79a-79b)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.