Âhiret Hasenesi’nden Murad
“Hâtemü’l-Velâye”dir:
Mevlânâ Sâ’inüddîn Ali et-Türkî -kuddise sırruh- Hazretleri “Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm” adlı eserinde, Hâtemü’l-evliyâ’nın manevî ve uhrevî cihetini ise şu sözleriyle ortaya koymuştur:
“Hâtemü’l-evliyâ, O’nun sırlarını asıldan alan, onun (Hâtemü’r-rüsul’ün) risâlet ve nübüvvet mertebesine bizâtihî vâris olup, kuşattığı mertebeleri müşâhade eden vâris velîdir. Nasıl ki Hâtemü’l-evliyâ’nın başka bir şeyle değil, gizli sırların ve mânevî hakikatlerin hepsine dâir husûsiyetlerle zuhûr edeceği biliniyorsa; bunların da her ikisi, rüyâdaki iki tuğlanın iki sûretiyle temsîl edilmekle adlandırılarak yalnız ikisine tahsîs edilmiştir. Bu ise, Hâtemü’r-rüsul’e konulan küllî sûretlerin ve kuşatıcılıklarla ilgili tahsîslerin içine yerleştirildiği, belki Hâtem sûretinin dahî kendisine ondan dolayı zarûrî kılındığı bir tahakkuktur; aynı zamanda ortaya konulan işâret ve delâletlerin de, bu işârete ulaştığına işâret eden şahsî sûretlerdendir.
O (Hâtemü’l-evliyâ) ise, Hâtemü’r-rüsul olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in güzelliklerinden bir güzelliktir.
‘Rabb’imiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver!’ (Bakara: 201)
Buyruğundaki geriye bırakılma buna hamledilir. Dünya güzelliği Hâtemü’n-nübüvve olduğu gibi, ahiret güzelliği ile murâd edilen de Hâtemü’l-velâye’dir.” (“Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm”; Hâlet Efendi, nr.: 265, 42a-42b vr.)
“Hâtemü’l-Velâye”dir:
Mevlânâ Sâ’inüddîn Ali et-Türkî -kuddise sırruh- Hazretleri “Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm” adlı eserinde, Hâtemü’l-evliyâ’nın manevî ve uhrevî cihetini ise şu sözleriyle ortaya koymuştur:
“Hâtemü’l-evliyâ, O’nun sırlarını asıldan alan, onun (Hâtemü’r-rüsul’ün) risâlet ve nübüvvet mertebesine bizâtihî vâris olup, kuşattığı mertebeleri müşâhade eden vâris velîdir. Nasıl ki Hâtemü’l-evliyâ’nın başka bir şeyle değil, gizli sırların ve mânevî hakikatlerin hepsine dâir husûsiyetlerle zuhûr edeceği biliniyorsa; bunların da her ikisi, rüyâdaki iki tuğlanın iki sûretiyle temsîl edilmekle adlandırılarak yalnız ikisine tahsîs edilmiştir. Bu ise, Hâtemü’r-rüsul’e konulan küllî sûretlerin ve kuşatıcılıklarla ilgili tahsîslerin içine yerleştirildiği, belki Hâtem sûretinin dahî kendisine ondan dolayı zarûrî kılındığı bir tahakkuktur; aynı zamanda ortaya konulan işâret ve delâletlerin de, bu işârete ulaştığına işâret eden şahsî sûretlerdendir.
O (Hâtemü’l-evliyâ) ise, Hâtemü’r-rüsul olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in güzelliklerinden bir güzelliktir.
‘Rabb’imiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver!’ (Bakara: 201)
Buyruğundaki geriye bırakılma buna hamledilir. Dünya güzelliği Hâtemü’n-nübüvve olduğu gibi, ahiret güzelliği ile murâd edilen de Hâtemü’l-velâye’dir.” (“Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm”; Hâlet Efendi, nr.: 265, 42a-42b vr.)