Hâtemü'r-Rüsul'ün Hâtemü'l-Evliyâ'ya
Teslim Ettiği Üç Hazîne:
Seyyid Ali el-Hemedânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fusûsu'l-Hikem Şerhi"nde, peygamberlerin ve velilerin kendisine intisab ettiği, Hâtemü'r-rüsul'ün has velâyetinin sahibi olan Hâtemü'l-evliyâ'yı, Sultân'ın hazînesinin başına tayin edilmiş güvenilir bir hazînedara benzeterek, Sultân'ın bu hazînedâra birisini herkese, birisini kendisine bağlı olan seçkin kimselere, birisini de yalnızca kendisine ayırdığı üç hazînesini birden teslim ettiğini haber vermiş ve Sultân'ın kendisine mahsus olan hazînesini bu hazînedardan almasının, saltanatına hiçbir şekilde gölge düşürmeyeceğini ifşâ etmiştir:
"Bil ki Rûh-ı Muhammedî, nübüvvetin ve velâyetin asliyyetine sâhip ve her âlemin tümüyle zuhûrunu sağlayan ismin bütününe mazhardır. Gayb âlemi için de durum aynıdır. Nübüvvet feyzi, peygamberlerin ve velîlerin tümüne 'nübüvvet' ve 'velâyet' şeklinde paylaştırılmış iki hazînedir. (Bunun) temsîli ve mâhiyetini bildiren en büyük misâl ise; Sultân'ın herhangi bir malı, eline teslim edilmiş seçkin ve güvenilir bir hazînedardan almasıdır ki; kimi zaman malın bir kısmını hizmetçi ve bendelere, bir kısmını husûsî işlere sarf eder ve bir kısmını da gözetir ki, sağlam bir güvenilirlikle senden talep edebilsin. Şu hâle göre, talep vaktinde malı Sultân'a gizli bir hâlde, yalnız talep ediliş yönünden üstün olan bir kişi eriştirir ve (bu) talep ediş nedeniyle de, saltanatta hiçbir noksanlık meydana gelmez. İşte mutlak Muhammedî velâyetin hazînesi olan Hâtem-i evliyâ da böyledir; peygamberler de, velîler de onun tâbî ve müntesibleridir. 'Âdem benim bayrağım altındadır.' Şu hâlde velîler ve resuller Hakk'ı ancak Hâtem-i evliyâ mişkâtından görebilirler, her iki görüş de has velâyetten ve Hâtem-i evliyâ'lığa tahsis edilenlerin tümünün sâhibinden gelir." ("Şerh-i Fusûsu'l-Hikem", Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 2794/37, vr. 533a-533b)