Âhir Zamanda Zuhur Edecek Olan
Hâtemü'l-Evliyâ'nın İhvanının Göz Kamaştırıcı Vasıfları:
Niyâzî-i Mısrî -kuddise sırruh- Hazretleri tasavvufî şiirlerini biraraya topladığı "Dîvân"ında, âhir zamanda zuhur edecekleri belirtilen Hâtemü'l-evliyâ'nın ihvanı hakkında Hadis-i şerif'lerde ve kendisinden önce yaşamış velîlerin eserlerinde yer alan alâmet ve işaretlerin hemen hepsini "Hakîkat şehri" adı altında cem eden bir şiir yazmış; bunların fesad, buğz, hased, kibir ve benlikten sıyrılarak, iman ve uhuvvetle birleşip ihvan olduklarını; kendilerine gelen uyarıcının telkinleriyle Kur'an düsturlarını muhafaza ederek dini tahriften koruyan bu zümrenin, meşreblerinin Hâtemü'l-Evliyâ'daki Zâtî tecellî sayesinde Zât deryası, yaşadıkları iklimin mânevî bir emniyet diyarı ve yürüdükleri yolun peygamberlerin yolu olduğuna dikkati çekerek, başına devlet kuşu konan kimselerden başkasının bulmayacağı bu yolun yolcularını ancak ehlinin bilip tanıyacağını haber vermiştir:
"Bir yere erişti yolum dört yanı düz meydan kamû
Ona giren görmez ölüm, içer âb-ı hayât kamû
Bir hoş güzel yapısı var, otuz iki kapısı var
Cümle şehirlerden ulu, her yanı bağ, bostan kamû
Âb-u havâsı mu'tedil, giren çıkamaz ây-u yıl
Dağları lâle ve sünbül, bağları gül, handân kamû
Bülbülleri nâlân eder, cân-u dili hayrân eder
Bağçeleri seyrân eder, her köşede hûbân kamû
Eşcârda sazlar çalınır, dallarda meyve salınır
Sen sunmadan o alınır, her emrine fermân kamû
Selsebilden kim nûş ider, Hakk onu hem bî-hûş eder
Teslîm edib dil-hûş eder, cümle içen mestân kamû
Bu dediğim cennet değil, onlara ol minnet değil
Bunun safâsı zevkına ehl-i cinân hayrân kamû
Şehr-i HAKÎKAT'dır adı, Hakk sırrını onda kodu
Ol sırra vâkıf olanı Hakk eyledi mihmân kamû
Olmaz onlarda hiç fesâd; buğz-u hased, kibr-ü 'inâd
Cümle biliş, yok aslâ yâd, birbirine İhvân kamû
Özleri cânlardan 'azîz, sözleri ballardan lezîz
Yok anda sen-ben, siz-ü biz, birlik ile yeksân kamû
Bu şehre bir Mürsel geldi, onları da'vet eyledi
Onlar yolu yanıltmadı, evsafları Kur'ân kamû
Hakk mezhebi mezhebleri, deryâ-yı Zât meşrebleri
Hâsıl kamû matlabları kader içre her an kamû
Yokdur onlarda ihtilâf, ayândır cümle bî-hilâf
Her işleri Hakk'a muzâf rûh eylemiş Yezdân kamû
Terk eylemişler kâl-u kıyl, lâl olmuş onlara bu dil
Her hâlleri Hakk'a delil, hep mazhar-ı Rahmân kamû
Sana bakıp kuru yüzü, sohbet edip söyler sözü,
Lâkin Hakk'ı bulmuş özü, söyleştiği Furkân kamû
Dünyaya san ki gelmedi, geldiyse de eğlenmedi
Şeytan onları görmedi, onda olan pinhân kamû
Ona girerse bir kişi, gider gönülden teşvîşi
Başına bu devlet kuşu konan olur Sultân kamû
Ol şehre erenler gelir, her korkudan âzâd olur
Yollarda, bellerde kalır; dîv-ü perî, şeytân kamû
Dârü'l-emân'dır ol şehir, insan girer yüz binde bir
Sanma ona dâhil olur, hûr-u melek rıdvân kamû
Kim ki o şehri özledi, Erenler izin izledi
Âdâb-ı Hakk'ı gözledi, irşâd eder pîrân kamû
Ehlini bul ol illerin, sarpın geçir sen bellerin
Yırtar yalnız gideni kurd-u pelenk arslan kâmu
Ehline onlar bellidir, zîrâ bilir, bir, ellidir
Her biris ahsen sıfat, her müşkile burhân kamû
Gir Enbiyâ'nın silkine, binri vücûdun fülkine
Kahreyle nefsin 'askerin, gark eylesin tûfân kamû
Var 'Semme Vechu'llâh'ı bul, tâ görüne sana bu yol
Senden sana eyle sefer, kim edesin seyrân kamû
Candan riyâzât-u ta'âb çeksen onu edüp taleb
Olur riyâzâtın sonu, dertlerine dermân kamû
Çek sînen üzre dâğ-u dâğ, hasta gönlün ola hem sağ
Şâyet ola dâğ üstü bâğ, yâdlar ola yârân kamû
Cân ilidir vasfettiğim, derd ile ta'rîf ettiğim
Bundan inüp döküldüler bu tenlere her cân kamu
Gel tende koma cânını, 'Âlâ'ya çok bul kânını
Lâyık mıdır insâna kim yeri ola zındân kamû
Tut gel Niyâzî'nin sözün, aç gör hakîkat can gözün
Bir gün gidersin ansızın, görmez seni insân kamû
Var ol Hakîkat Şehri'ne, er anda Hakk'ın sırrına
Dolsun senin de gönlüne deryâ olup 'irfân kamû…" ("Dîvân-ı Mısrî"den)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Hâtemü'l-Evliyâ'nın İhvanının Göz Kamaştırıcı Vasıfları:
Niyâzî-i Mısrî -kuddise sırruh- Hazretleri tasavvufî şiirlerini biraraya topladığı "Dîvân"ında, âhir zamanda zuhur edecekleri belirtilen Hâtemü'l-evliyâ'nın ihvanı hakkında Hadis-i şerif'lerde ve kendisinden önce yaşamış velîlerin eserlerinde yer alan alâmet ve işaretlerin hemen hepsini "Hakîkat şehri" adı altında cem eden bir şiir yazmış; bunların fesad, buğz, hased, kibir ve benlikten sıyrılarak, iman ve uhuvvetle birleşip ihvan olduklarını; kendilerine gelen uyarıcının telkinleriyle Kur'an düsturlarını muhafaza ederek dini tahriften koruyan bu zümrenin, meşreblerinin Hâtemü'l-Evliyâ'daki Zâtî tecellî sayesinde Zât deryası, yaşadıkları iklimin mânevî bir emniyet diyarı ve yürüdükleri yolun peygamberlerin yolu olduğuna dikkati çekerek, başına devlet kuşu konan kimselerden başkasının bulmayacağı bu yolun yolcularını ancak ehlinin bilip tanıyacağını haber vermiştir:
"Bir yere erişti yolum dört yanı düz meydan kamû
Ona giren görmez ölüm, içer âb-ı hayât kamû
Bir hoş güzel yapısı var, otuz iki kapısı var
Cümle şehirlerden ulu, her yanı bağ, bostan kamû
Âb-u havâsı mu'tedil, giren çıkamaz ây-u yıl
Dağları lâle ve sünbül, bağları gül, handân kamû
Bülbülleri nâlân eder, cân-u dili hayrân eder
Bağçeleri seyrân eder, her köşede hûbân kamû
Eşcârda sazlar çalınır, dallarda meyve salınır
Sen sunmadan o alınır, her emrine fermân kamû
Selsebilden kim nûş ider, Hakk onu hem bî-hûş eder
Teslîm edib dil-hûş eder, cümle içen mestân kamû
Bu dediğim cennet değil, onlara ol minnet değil
Bunun safâsı zevkına ehl-i cinân hayrân kamû
Şehr-i HAKÎKAT'dır adı, Hakk sırrını onda kodu
Ol sırra vâkıf olanı Hakk eyledi mihmân kamû
Olmaz onlarda hiç fesâd; buğz-u hased, kibr-ü 'inâd
Cümle biliş, yok aslâ yâd, birbirine İhvân kamû
Özleri cânlardan 'azîz, sözleri ballardan lezîz
Yok anda sen-ben, siz-ü biz, birlik ile yeksân kamû
Bu şehre bir Mürsel geldi, onları da'vet eyledi
Onlar yolu yanıltmadı, evsafları Kur'ân kamû
Hakk mezhebi mezhebleri, deryâ-yı Zât meşrebleri
Hâsıl kamû matlabları kader içre her an kamû
Yokdur onlarda ihtilâf, ayândır cümle bî-hilâf
Her işleri Hakk'a muzâf rûh eylemiş Yezdân kamû
Terk eylemişler kâl-u kıyl, lâl olmuş onlara bu dil
Her hâlleri Hakk'a delil, hep mazhar-ı Rahmân kamû
Sana bakıp kuru yüzü, sohbet edip söyler sözü,
Lâkin Hakk'ı bulmuş özü, söyleştiği Furkân kamû
Dünyaya san ki gelmedi, geldiyse de eğlenmedi
Şeytan onları görmedi, onda olan pinhân kamû
Ona girerse bir kişi, gider gönülden teşvîşi
Başına bu devlet kuşu konan olur Sultân kamû
Ol şehre erenler gelir, her korkudan âzâd olur
Yollarda, bellerde kalır; dîv-ü perî, şeytân kamû
Dârü'l-emân'dır ol şehir, insan girer yüz binde bir
Sanma ona dâhil olur, hûr-u melek rıdvân kamû
Kim ki o şehri özledi, Erenler izin izledi
Âdâb-ı Hakk'ı gözledi, irşâd eder pîrân kamû
Ehlini bul ol illerin, sarpın geçir sen bellerin
Yırtar yalnız gideni kurd-u pelenk arslan kâmu
Ehline onlar bellidir, zîrâ bilir, bir, ellidir
Her biris ahsen sıfat, her müşkile burhân kamû
Gir Enbiyâ'nın silkine, binri vücûdun fülkine
Kahreyle nefsin 'askerin, gark eylesin tûfân kamû
Var 'Semme Vechu'llâh'ı bul, tâ görüne sana bu yol
Senden sana eyle sefer, kim edesin seyrân kamû
Candan riyâzât-u ta'âb çeksen onu edüp taleb
Olur riyâzâtın sonu, dertlerine dermân kamû
Çek sînen üzre dâğ-u dâğ, hasta gönlün ola hem sağ
Şâyet ola dâğ üstü bâğ, yâdlar ola yârân kamû
Cân ilidir vasfettiğim, derd ile ta'rîf ettiğim
Bundan inüp döküldüler bu tenlere her cân kamu
Gel tende koma cânını, 'Âlâ'ya çok bul kânını
Lâyık mıdır insâna kim yeri ola zındân kamû
Tut gel Niyâzî'nin sözün, aç gör hakîkat can gözün
Bir gün gidersin ansızın, görmez seni insân kamû
Var ol Hakîkat Şehri'ne, er anda Hakk'ın sırrına
Dolsun senin de gönlüne deryâ olup 'irfân kamû…" ("Dîvân-ı Mısrî"den)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.