Hâtemü’l-Velâye Mişkâtından
Ruhlara Yapılan İstimdâd:
Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri “Şerh-i Fusûsu’l-Hikem” adlı eserinde Hâtemü’l-evliyâ’nın kandilinin, bütün peygamberlere ve velîlere istimdâd eden Hâtemü’l-enbiyâ’nın kandilinden başka bir şey olmadığını beyân ederek şöyle buyurmuştur:
“Bil ki, hakikat-ı Muhammediyye nübüvvet ve velâyet’le ilgili hakikatlerin hepsini içine alır. Nübüvvetle ilgili hakikatlerin tümü birden onun zâhiri, velâyet’le ilgili hakikatlerin ise hepsi birden onun bâtınıdır. Peygamberler nebîlerden olmaları bakımından onun zâhirî nübüvvet kandilinden istimdâd ettikleri gibi; velilerden olmaları cihetiyle de bâtınî nübüvvet kandilinden istimdâd ederler. O’na (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e) tâbî olan velîlerin, onun velâyetinden istimdadları da yine böyledir. Dolayısıyla velîlerin ve peygamberlerin hepsi; peygamberler zâhir nübüvvetiyle, velîler de bâtın velâyetiyle onun hakikatına mazhardırlar.
Hâtemü’l-evliyâ ise, onun bâtın velâyet’i ile ilgili hakikatlerin tümüne birden mazhardır. Şu hâlde Hâtemü’l-evliyâ’nın kandilinden istimdâd, hakikatıyle yine Hâtemü’l-enbiyâ’nın kandilinden istimdâddır.” (Şerhü’l-Fusûs li’l-Câmî; Ayasofya: B-4208, 351b yaprağı)
Ruhlara Yapılan İstimdâd:
Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri “Şerh-i Fusûsu’l-Hikem” adlı eserinde Hâtemü’l-evliyâ’nın kandilinin, bütün peygamberlere ve velîlere istimdâd eden Hâtemü’l-enbiyâ’nın kandilinden başka bir şey olmadığını beyân ederek şöyle buyurmuştur:
“Bil ki, hakikat-ı Muhammediyye nübüvvet ve velâyet’le ilgili hakikatlerin hepsini içine alır. Nübüvvetle ilgili hakikatlerin tümü birden onun zâhiri, velâyet’le ilgili hakikatlerin ise hepsi birden onun bâtınıdır. Peygamberler nebîlerden olmaları bakımından onun zâhirî nübüvvet kandilinden istimdâd ettikleri gibi; velilerden olmaları cihetiyle de bâtınî nübüvvet kandilinden istimdâd ederler. O’na (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e) tâbî olan velîlerin, onun velâyetinden istimdadları da yine böyledir. Dolayısıyla velîlerin ve peygamberlerin hepsi; peygamberler zâhir nübüvvetiyle, velîler de bâtın velâyetiyle onun hakikatına mazhardırlar.
Hâtemü’l-evliyâ ise, onun bâtın velâyet’i ile ilgili hakikatlerin tümüne birden mazhardır. Şu hâlde Hâtemü’l-evliyâ’nın kandilinden istimdâd, hakikatıyle yine Hâtemü’l-enbiyâ’nın kandilinden istimdâddır.” (Şerhü’l-Fusûs li’l-Câmî; Ayasofya: B-4208, 351b yaprağı)