Abdürrezzâk el-Kâşânî -kuddise sırruh- Hazretleri
Hâtemü’l-Evliyâ ve Mehdî’nin,
Hâtemü’l-Enbiyâ’nın Şerîatına Bağlılıktaki Kemâli:
Hazret bu arada mühim bir husûsa dikkati çekerek; âhir zamanda Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın bâtınıyla zuhûr edecek olan Hâtemü’l-evliyâ’nın, zâhir yönüyle de, tıpkı kendisinden sonra gönderilecek olan Mehdî gibi, Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın şeriatına kemâliyle tâbî olacağına işâret etmiştir:
“Âhir zamanda yaşayacak olan Mehdî gibi, onun (Hâtemü’l-evliyâ’nın) da, hükümde Hâtemü’l-enbiyâ’nın şeriatına tâbî olacağına işâret etmek gerekir. O gerek şer’î hükümlerde, gerek ma’rifette, gerekse hakîkat ilimlerinde Muhammed Aleyhisselâm’a tâbî olur. Bâtını Muhammed Aleyhisselâm’ın bâtını olduğu için, bahsettiğimiz şeye kıyasla bütün peygamberler ve velîler de, bizim bir velîmiz olarak ancak ona tâbî olurlar. Bunun içindir ki ona, ‘Seyyidü’l-mürselîn’in hasenâtından bir hasene’ denilir.
Onun, bütün peygamberlerin ve velîlerin ilimlerinin kaynağı olması husûsunda ona tâbî olması, kendisi için bir noksanlık da değildir. O, ilâhî incelikler ve Allah’ı bilme ilminde (diğer peygamberlerden) yüksek olduğu gibi; şeriat ve ahkâm husûsunda da (onlardan) düşük olur.” (“Şerhü’l-Kâşânî alâ Fusûsu’l-Hikem”; Ayasofya, nr.: 1901, 21a-21b yaprağı.)
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri “Hatmü’l-evliyâ” kitabı’nın son bölümünde,(1) Alâüddevle es-Semnânî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbu’l-Urve” isimli eserinde.(2) İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri ise “Tuhfe-i Âliyye” risâlesinde(3) beyân ettikleri gibi; Abdürrezzak Kâşânî -kuddise sırruh- Hazretleri de burada Hâtemü’l-evliyâ ile Mehdî’yi ayrı ayrı zikredip, ikisinin birbirinden farklı kimseler olduklarını açıkça beyan etmiştir.
Bu beyanlar, Hâtemü’l-evliyâ olan zât ile Hazret-i Mehdî’yi birbirine karıştırarak, hakikati bulandırmak isteyen kimseler için apaçık birer delildir. Evliyâ-i kirâm Hazerâtı’nın apaçık beyanları varken zan ile konuşmak yersizdir!..
•
(1) Hakîm et-Tirmizî, “Hatmü’l-evliyâ”, s.427. bas.: Hakikat Yay., m. 2002.
(2) Alâüddevle es-Semnânî, “Kitâbu’l-Urvetü’l-Vüskâ”, Es’ad Ef., nr.: 1583, 84b-88a yp.
(3) İsmâil Hakkı Bursevî, “Tuhfe-i Âliyye”, s.229.
Hâtemü’l-Evliyâ ve Mehdî’nin,
Hâtemü’l-Enbiyâ’nın Şerîatına Bağlılıktaki Kemâli:
Hazret bu arada mühim bir husûsa dikkati çekerek; âhir zamanda Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın bâtınıyla zuhûr edecek olan Hâtemü’l-evliyâ’nın, zâhir yönüyle de, tıpkı kendisinden sonra gönderilecek olan Mehdî gibi, Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın şeriatına kemâliyle tâbî olacağına işâret etmiştir:
“Âhir zamanda yaşayacak olan Mehdî gibi, onun (Hâtemü’l-evliyâ’nın) da, hükümde Hâtemü’l-enbiyâ’nın şeriatına tâbî olacağına işâret etmek gerekir. O gerek şer’î hükümlerde, gerek ma’rifette, gerekse hakîkat ilimlerinde Muhammed Aleyhisselâm’a tâbî olur. Bâtını Muhammed Aleyhisselâm’ın bâtını olduğu için, bahsettiğimiz şeye kıyasla bütün peygamberler ve velîler de, bizim bir velîmiz olarak ancak ona tâbî olurlar. Bunun içindir ki ona, ‘Seyyidü’l-mürselîn’in hasenâtından bir hasene’ denilir.
Onun, bütün peygamberlerin ve velîlerin ilimlerinin kaynağı olması husûsunda ona tâbî olması, kendisi için bir noksanlık da değildir. O, ilâhî incelikler ve Allah’ı bilme ilminde (diğer peygamberlerden) yüksek olduğu gibi; şeriat ve ahkâm husûsunda da (onlardan) düşük olur.” (“Şerhü’l-Kâşânî alâ Fusûsu’l-Hikem”; Ayasofya, nr.: 1901, 21a-21b yaprağı.)
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri “Hatmü’l-evliyâ” kitabı’nın son bölümünde,(1) Alâüddevle es-Semnânî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbu’l-Urve” isimli eserinde.(2) İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri ise “Tuhfe-i Âliyye” risâlesinde(3) beyân ettikleri gibi; Abdürrezzak Kâşânî -kuddise sırruh- Hazretleri de burada Hâtemü’l-evliyâ ile Mehdî’yi ayrı ayrı zikredip, ikisinin birbirinden farklı kimseler olduklarını açıkça beyan etmiştir.
Bu beyanlar, Hâtemü’l-evliyâ olan zât ile Hazret-i Mehdî’yi birbirine karıştırarak, hakikati bulandırmak isteyen kimseler için apaçık birer delildir. Evliyâ-i kirâm Hazerâtı’nın apaçık beyanları varken zan ile konuşmak yersizdir!..
•
(1) Hakîm et-Tirmizî, “Hatmü’l-evliyâ”, s.427. bas.: Hakikat Yay., m. 2002.
(2) Alâüddevle es-Semnânî, “Kitâbu’l-Urvetü’l-Vüskâ”, Es’ad Ef., nr.: 1583, 84b-88a yp.
(3) İsmâil Hakkı Bursevî, “Tuhfe-i Âliyye”, s.229.