Hâtemü’r-Rüsul ve Hâtemü’l-Evliyâ’nın,
Berzahların Ötesindeki Ezelî Velâyeti:
Şeyh Mu’înüddîn el-Buhârî -kuddise sırruh- Hazretleri “Fusûsu’l-Hikem”in en güzel şerhlerinden olan “Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis ‘an Ğavâmizi’l-Fusûs” adlı eserinde; gerek avâmın, gerekse seçilmiş zâtların birtakım berzahlar içinde bulunduklarını, Hâtemü’r-rüsul’ün velâyetine mazhar olan kâmillerin ise bu berzahlardan tamamen uzak olan ezelî bir lûtfa sahip kılındıklarını beyan buyurmuştur:
“Bil ki, dereceleri farklı olmakla birlikte berzah ehli birtakım berzahlar içindedir. Onların makamları ancak iki kısım üzere tespit edilir. Onlardan biri, avâm insanlar ve onların seçkinleridir. Onlar kendilerine mahsus birtakım benzeyişler ve âidiyyetlerle, cüz’î birtakım makamlara, ilimlere ve cüz’î bir kısım ahlâka uyum sağlarlar. Aynı şekilde onlar, sınıfları farklılaştıktan sonra kendilerinde bulunduğu nisbette O’na âşık olur ve O’nunla uygunluğu bulurlar.
İkinci kısım ise, dünyevî yaratılışlarında kendilerinden berzahların kaldırıldığı, mahşerden önce haşrı gören, ölmeden evvel ölen, keşif kâideleri içinde gerçekleşen birtakım insilâhlar ve isrâlar sûretinde, ruhları kalıplarından kabirlere gönderilen ‘En kâmil insanlar’ sınıfıdır. İşte bunlar berzahlık sûretlerine kayıtlanmamış; bilâkis Hâtemü’r-rüsul velâyeti yönünden, yaratılışları ve mânevî güçleri sâyesinde mutlak kılınmış ve dileyiş âleminde açığa çıkarılmış olan kâmillerdir.” (“Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis ‘an Ğavâmizi’l-Fusûs”; Es’ad Efendi, nr.: 1539, vr. 36a)
Berzahların Ötesindeki Ezelî Velâyeti:
Şeyh Mu’înüddîn el-Buhârî -kuddise sırruh- Hazretleri “Fusûsu’l-Hikem”in en güzel şerhlerinden olan “Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis ‘an Ğavâmizi’l-Fusûs” adlı eserinde; gerek avâmın, gerekse seçilmiş zâtların birtakım berzahlar içinde bulunduklarını, Hâtemü’r-rüsul’ün velâyetine mazhar olan kâmillerin ise bu berzahlardan tamamen uzak olan ezelî bir lûtfa sahip kılındıklarını beyan buyurmuştur:
“Bil ki, dereceleri farklı olmakla birlikte berzah ehli birtakım berzahlar içindedir. Onların makamları ancak iki kısım üzere tespit edilir. Onlardan biri, avâm insanlar ve onların seçkinleridir. Onlar kendilerine mahsus birtakım benzeyişler ve âidiyyetlerle, cüz’î birtakım makamlara, ilimlere ve cüz’î bir kısım ahlâka uyum sağlarlar. Aynı şekilde onlar, sınıfları farklılaştıktan sonra kendilerinde bulunduğu nisbette O’na âşık olur ve O’nunla uygunluğu bulurlar.
İkinci kısım ise, dünyevî yaratılışlarında kendilerinden berzahların kaldırıldığı, mahşerden önce haşrı gören, ölmeden evvel ölen, keşif kâideleri içinde gerçekleşen birtakım insilâhlar ve isrâlar sûretinde, ruhları kalıplarından kabirlere gönderilen ‘En kâmil insanlar’ sınıfıdır. İşte bunlar berzahlık sûretlerine kayıtlanmamış; bilâkis Hâtemü’r-rüsul velâyeti yönünden, yaratılışları ve mânevî güçleri sâyesinde mutlak kılınmış ve dileyiş âleminde açığa çıkarılmış olan kâmillerdir.” (“Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis ‘an Ğavâmizi’l-Fusûs”; Es’ad Efendi, nr.: 1539, vr. 36a)