Peygamberlik, Velîlik ve
"Hâtemü'l-Enbiyâ" ile "Hâtemü'l-Evliyâ"nın Mânâsı:
Ümmetin iki "Hâtem"inin makam ve mertebeleri hakkında eşsiz sırları aydınlatan "Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ" risâlesinde "Hâtemü'l-enbiyâ" olan Resulullah Aleyhisselâm'ın ve "Hâtemü'l-evliyâ" olan zâtın ilimlerine ve sahip oldukları İlâhî isme işaret edilerek; biri nübüvveti, diğeri velâyeti nihâyete erdiren peygamberlerin ve velîlerin bu iki Hâtem'inin, kendilerine tahsis edilen "Hatemiyyet" mertebesinden ilim ve tecelliyât hususunda bütün peygamber ve velîlere istimdat ettikleri beyan edilmiştir:
"İnsânî kemâlin hakîkati olan Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in Hâtem-i velâyet-i Muhammedî'ye nisbeti şöyle malûmun olsun ki;
Muhammedî insânî kemâlin hakîkati, zâhir yönüyle tüm İlâhî taayyünler ve isimleri ihtivâ eder ve peygamberlerin hakîkatlerinin asıllarını içine alır. Peygamberlerin hakîkatlerinin tümü onda (Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-de) taayyün etmiştir. Her bir peygamber küllî isimlerden has bir isme mazhardır ve o isim hakîkatiyle Hakk'a dayanır. Onun cihetiyle Nübüvvet ve Risâlet ahkâmı Hakk'tan alınmaktadır. İlâhî isimler hikmetlerin vüsati, alâkası ve şümûlü yönünden birbirinden farklıdır. Peygamberler arasındaki fazîlet ve üstünlük, onun hâlleri, asılları, hasenesi olan isimlerin farklılığı hasebiyledir. Aynı zamanda herhangi bir peygamberin vâsıl olmada dayanağı olan İsim, diğer isimlere nisbetle çok geniş ve diğer isimlerin hükümlerini ve husûsiyetlerini de kendinde toplamıştır. O peygamber bu yönden Muhammedî toplayıcılığa yakındır. Her peygamber nübüvvete ait ilimleri, Hakîkatlerin Hakîkati (Hakîkatü'l-hakâyık)'ta onun hakîkati olan İlâhî isme aldığında, Muhammedî insânî kemâlin hakîkatinden almış olur. Zîrâ bu Hakîkat-ı Muhammediyye bütün hakîkatlerin başlangıcı ve toplayıcısıdır. Bu İlâhî mertebeye 'Hâtemü'l-enbiyâ' derler.
Muhammedî kemâlin insânî hakîkatine, bâtınıyla İlâhî isimlerin ve Rabbânî sıfatların bâtın yüzü olan Zâtî nisbete nisbet olunur ve bu mertebeyi de kendinde toplayıp cem etmiştir. Vücûbî ve imkânî hakîkatlerin tümünün birden feyiz kaynağı bu mertebedir. Bu İlâhî mertebeye de 'Hâtem-i velâyet' denir.
İşte bununla 'Lâ taayyün' arasında fark yoktur. Bütün velîler velâyet cihetiyle, bütün peygamberler peygamberlik cihetiyle bu mertebeye, yanî Hâtem-i Velâyet-i Muhammediyye mertebesine mahsûs olan ilimleri ve zevkleri buradan; yâni Muhammedî kemâlin insânî hakîkatinden elde ederler. Bu mertebeden alış has bir yön iledir; bu toplayıcı mertebeden nakşedilmek sûretiyle alınır. Fakat nübüvvete bağlı olan ilmin alınışı ise vâsıta iledir. Peygamberler nübüvvetleri itibâriyle ilimlerini bu mertebeden almazlar, zîrâ peygamberde halka nisbet edilmek lâzımdır. Bu Muhammedî İlâhî kemâlin insânî hakîkati mertebesinde halka nisbeti mânevî tasarrufladır. Peygamberlerin halkla ilişkisi hakîkatinde tasarruf etmekle olunca, bu mertebeye bağlı olan ilimleri o zaman velâyetleri cihetiyle alırlar.
Elbette Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kesret hükümlerinden soyunmuş olup, bu mertebenin Vahdet'inde müstağraktırlar.
'Benim Allah ile öyle vaktim olur ki, ona ne mukarreb bir melek sızabilir, ne nebî, ne de resûl sokulabilir." (Keşfü'l-Hafâ)
Kavli ile bu mertebeye işâret buyurmuşlardır.
Demek oluyor ki, bütün peygamberlerin ve velîlerin feyizlerinin kaynağı bu toplayıcı Ehadî İlâhî mertebedir." ("Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ",
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Konya İ.H.K., nr.: 1779/12, s. 231-232)
"Hâtemü'l-Enbiyâ" ile "Hâtemü'l-Evliyâ"nın Mânâsı:
Ümmetin iki "Hâtem"inin makam ve mertebeleri hakkında eşsiz sırları aydınlatan "Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ" risâlesinde "Hâtemü'l-enbiyâ" olan Resulullah Aleyhisselâm'ın ve "Hâtemü'l-evliyâ" olan zâtın ilimlerine ve sahip oldukları İlâhî isme işaret edilerek; biri nübüvveti, diğeri velâyeti nihâyete erdiren peygamberlerin ve velîlerin bu iki Hâtem'inin, kendilerine tahsis edilen "Hatemiyyet" mertebesinden ilim ve tecelliyât hususunda bütün peygamber ve velîlere istimdat ettikleri beyan edilmiştir:
"İnsânî kemâlin hakîkati olan Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in Hâtem-i velâyet-i Muhammedî'ye nisbeti şöyle malûmun olsun ki;
Muhammedî insânî kemâlin hakîkati, zâhir yönüyle tüm İlâhî taayyünler ve isimleri ihtivâ eder ve peygamberlerin hakîkatlerinin asıllarını içine alır. Peygamberlerin hakîkatlerinin tümü onda (Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-de) taayyün etmiştir. Her bir peygamber küllî isimlerden has bir isme mazhardır ve o isim hakîkatiyle Hakk'a dayanır. Onun cihetiyle Nübüvvet ve Risâlet ahkâmı Hakk'tan alınmaktadır. İlâhî isimler hikmetlerin vüsati, alâkası ve şümûlü yönünden birbirinden farklıdır. Peygamberler arasındaki fazîlet ve üstünlük, onun hâlleri, asılları, hasenesi olan isimlerin farklılığı hasebiyledir. Aynı zamanda herhangi bir peygamberin vâsıl olmada dayanağı olan İsim, diğer isimlere nisbetle çok geniş ve diğer isimlerin hükümlerini ve husûsiyetlerini de kendinde toplamıştır. O peygamber bu yönden Muhammedî toplayıcılığa yakındır. Her peygamber nübüvvete ait ilimleri, Hakîkatlerin Hakîkati (Hakîkatü'l-hakâyık)'ta onun hakîkati olan İlâhî isme aldığında, Muhammedî insânî kemâlin hakîkatinden almış olur. Zîrâ bu Hakîkat-ı Muhammediyye bütün hakîkatlerin başlangıcı ve toplayıcısıdır. Bu İlâhî mertebeye 'Hâtemü'l-enbiyâ' derler.
Muhammedî kemâlin insânî hakîkatine, bâtınıyla İlâhî isimlerin ve Rabbânî sıfatların bâtın yüzü olan Zâtî nisbete nisbet olunur ve bu mertebeyi de kendinde toplayıp cem etmiştir. Vücûbî ve imkânî hakîkatlerin tümünün birden feyiz kaynağı bu mertebedir. Bu İlâhî mertebeye de 'Hâtem-i velâyet' denir.
İşte bununla 'Lâ taayyün' arasında fark yoktur. Bütün velîler velâyet cihetiyle, bütün peygamberler peygamberlik cihetiyle bu mertebeye, yanî Hâtem-i Velâyet-i Muhammediyye mertebesine mahsûs olan ilimleri ve zevkleri buradan; yâni Muhammedî kemâlin insânî hakîkatinden elde ederler. Bu mertebeden alış has bir yön iledir; bu toplayıcı mertebeden nakşedilmek sûretiyle alınır. Fakat nübüvvete bağlı olan ilmin alınışı ise vâsıta iledir. Peygamberler nübüvvetleri itibâriyle ilimlerini bu mertebeden almazlar, zîrâ peygamberde halka nisbet edilmek lâzımdır. Bu Muhammedî İlâhî kemâlin insânî hakîkati mertebesinde halka nisbeti mânevî tasarrufladır. Peygamberlerin halkla ilişkisi hakîkatinde tasarruf etmekle olunca, bu mertebeye bağlı olan ilimleri o zaman velâyetleri cihetiyle alırlar.
Elbette Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kesret hükümlerinden soyunmuş olup, bu mertebenin Vahdet'inde müstağraktırlar.
'Benim Allah ile öyle vaktim olur ki, ona ne mukarreb bir melek sızabilir, ne nebî, ne de resûl sokulabilir." (Keşfü'l-Hafâ)
Kavli ile bu mertebeye işâret buyurmuşlardır.
Demek oluyor ki, bütün peygamberlerin ve velîlerin feyizlerinin kaynağı bu toplayıcı Ehadî İlâhî mertebedir." ("Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ",
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Konya İ.H.K., nr.: 1779/12, s. 231-232)