Hâtemü'r-Rusül'ün Kendi Bâtını Olan
"Hâtemü'l-Velâye"den İstimdâdı:
Yâkub Han Kâşgârî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Tavzîhu'l-Beyân" isimli eserinde işâret ettiği en mühim sırlarından birisi de; Hâtemü'l-evliyâ'nın bir yönden düşük, bir yönden yüksek olmasının sebebini açıkladığı noktadır.
Hazret bu mertebede Hâtemü'r-rusül'ün dahî ilmini Hâtemü'l-evliyâ'dan almasını, bir hükümdârın kendisine âit olan hazîneyi hazînedârından almasına benzeterek, aynı şekilde, Hâtemü'l-enbiyâ'nın da alacağını yine kendi bâtınından aldığını vurgulamıştır:
"Onun (Hâtemü'l-evliyâ'nın) düşük oluşu, unsûrî neş'et hasebiyle Hâtemü'r-rusül'ün şeriat ahkâmına tâbî olmasıyla ilgilidir. Yüksek olmasına gelince; onun, Hâtemü'r-rusül'ün hakîkati olan bâtınına tâyin edilmesi itibâriyledir. O, daha önce de zikrettiğimiz gibi, mutlak bir velâyettir.
Hâtemü'r-rusül'ün bâtınî ciheti, Hâtemü'l-velâye'nin hakîkati üzeredir. Onun bâtın cihetinin, nübüvvetten ibâret olan zâhir cihetinden üstün olduğunda şüphe yoktur. Tıpkı bir hükümdârın (kendi hazînesini) hazînedârdan alması gibi; Hâtemü'r-rusül de kendi zâhirî mişkâtına karşılık alması gereken bu ilmi ondan alır ve hakîkatiyle yine zâhirî mişkâtından üstün bulunan ve alabildiğine geniş olan, kendi bâtın mişkâtından almış olur.
O -sallallahu aleyhi ve sellem- has bir sûrette, yalnız kendisine tahsis edilen risâletle, kendi zâhiriyle zuhûr edince; vahdet kesrete muhâlif olduğu için, onun bâtın hükümleri de zâhire aykırı olur. Onun bâtını ancak, onun en kâmil vârisi olan kimsenin zuhûru ile izhâr edilmiş olur. O ise, onun mazharlarından bir mazhar olduğu için, sana târif ederken hakkında, Hazret-i Şeyh(ü'l-ekber)'in de zikrettiği gibi; 'Onun hasenâtından bir hasenedir.' dediğim kimsedir." ("Tavzîhu'l-Beyân", s. 66-67)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.