"Zâtî İlâhî Tecellî"ye Erişen,
Hâtemü'n-Nübüvve'nin Zuhûrunu Kemâle Erdiren
Velînin Husûsiyetleri:
Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" adlı mecmuâda yer alan eserlerinden "Gülşen-i Râz Şerhi"nde, nübüvvet ve velâyetin kemâl noktası olan "Hâtemiyyet"in zâhirî ve bâtınî cihetleri üzerinde dururken, Zâtî İlâhî tecellînin gerçekleştiği bu mertebenin bâtınının "İlk tecellî" ve "Hakîkat-ı Muhammediyye" üzerine inşâ edildiğine dikkati çekmiş; bu sırra binânen Zât'ın zuhûrunun Mutlak Velâyet'in hakikatine tevdi edildiğini ve "Hâtemü'n-nübüvve"nin bâtını olan bu makâmın mazharının "Hâtemü'n-nübüvve"nin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olduğunu ifâde etmiştir:
"Nübüvvet (peygamberlik) Âdem -aleyhisselâm-da zuhûr etti, kemâli Hâtem olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in vücûdu (varlığı) ile göründü. Bu ise, Zât'ın zuhûrunun tek bir kişiye isâbet ettirilmesi itibârıyle vârid olan "İlk tecellî'dir. O'nun Zât'ı görmesi; umûmî anlamda Mutlak Velâyet'in hakikatine yüklenmiş olan Zât'ın zuhûruna âit bu zuhûrun, Zâtî kemâlin dayanmış olduğu vech üzere Zât'ı ona göstermesi şeklinde gerçekleşir. Bu mânevî görüş; nübüvveti O'nun Zât'ıyla alâkalı olan bu kimseye, O'nun Zât'ıyla ilgili sıfatları da elde ettirir. İşte bu, hakikati yönüyle Muhammedî Hakikat'e mahsus bir sıfatla öne geçmek demektir. Bu ise iki zeminde de belirli bir biçimde dönüp yükselen, ayân-ı sâbite sûretlerinin şûlelerinden doğan zerreleri doğuran, Zât'ın zillete düşürücü kuşatıcılığı ile yere serilip hükümsüz hâle gelmiş, Zât-ı Vahdet'in muhabbet mülkü ve Hakikat-ı Muhammediyye'nin Ehadiyyet semâsı üzerindeki Nübüvvet güneşinin yansıttığı nûr olan Zâtî Ahmedî'nin Nûr'unu gerekli kılar.
O, âdemin zâhir olan ayân-ı sâbitesinin görüntüsü altında, Rabb'inin nûruyla yeryüzünü aydınlatan münevver bir Nûr'la inşâ edilmiştir, O'nun Zât'ına âit isimleri ve sıfatları cem edip biraraya toplayan bir sûret; Hatm'in desteğiyle, Hâtem'in nübüvvetinin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olan âdemin meydana getirildiği sûret ve manâ hâli üzere onların, Nübüvvet'in zuhûrunun başlangıcına sürülüp yükselmelerini teyid eden, diğer peygamberlerin ayân-ı sâbitesinin de var olduğu ayân-ı sâbitelerin tamamını ihâta eden bir heyettir. İlâhî harflerin sırlarını ve Rabbânî kelimelerin nurlarını izhâr cihetinden ona vârid olan [şey] sağlam ve sahîh olur ki, bu sâyede: 'Beni seyrimin gâyesine eriştirdi, Sidre-i müntehâ'ya yükseltti, görünmeyen varlıkları bana gösterdi!' diye zikreder ve nihâyetlere inme, bidâyetlere dönüp Nübüvvet'in bidâyetinin sonuna erişme sırrından âciz olmamayı tecrübe ederek seyreder. Çünkü o, nihâyetini bulmuş olduğu Nübüvvet'in en büyüğü ve en şereflisi olan 'Hatm' ile gelmiştir." ("Mecmûa-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî: Şerh-i Gülşen-i Râz", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 282)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Hâtemü'n-Nübüvve'nin Zuhûrunu Kemâle Erdiren
Velînin Husûsiyetleri:
Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" adlı mecmuâda yer alan eserlerinden "Gülşen-i Râz Şerhi"nde, nübüvvet ve velâyetin kemâl noktası olan "Hâtemiyyet"in zâhirî ve bâtınî cihetleri üzerinde dururken, Zâtî İlâhî tecellînin gerçekleştiği bu mertebenin bâtınının "İlk tecellî" ve "Hakîkat-ı Muhammediyye" üzerine inşâ edildiğine dikkati çekmiş; bu sırra binânen Zât'ın zuhûrunun Mutlak Velâyet'in hakikatine tevdi edildiğini ve "Hâtemü'n-nübüvve"nin bâtını olan bu makâmın mazharının "Hâtemü'n-nübüvve"nin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olduğunu ifâde etmiştir:
"Nübüvvet (peygamberlik) Âdem -aleyhisselâm-da zuhûr etti, kemâli Hâtem olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in vücûdu (varlığı) ile göründü. Bu ise, Zât'ın zuhûrunun tek bir kişiye isâbet ettirilmesi itibârıyle vârid olan "İlk tecellî'dir. O'nun Zât'ı görmesi; umûmî anlamda Mutlak Velâyet'in hakikatine yüklenmiş olan Zât'ın zuhûruna âit bu zuhûrun, Zâtî kemâlin dayanmış olduğu vech üzere Zât'ı ona göstermesi şeklinde gerçekleşir. Bu mânevî görüş; nübüvveti O'nun Zât'ıyla alâkalı olan bu kimseye, O'nun Zât'ıyla ilgili sıfatları da elde ettirir. İşte bu, hakikati yönüyle Muhammedî Hakikat'e mahsus bir sıfatla öne geçmek demektir. Bu ise iki zeminde de belirli bir biçimde dönüp yükselen, ayân-ı sâbite sûretlerinin şûlelerinden doğan zerreleri doğuran, Zât'ın zillete düşürücü kuşatıcılığı ile yere serilip hükümsüz hâle gelmiş, Zât-ı Vahdet'in muhabbet mülkü ve Hakikat-ı Muhammediyye'nin Ehadiyyet semâsı üzerindeki Nübüvvet güneşinin yansıttığı nûr olan Zâtî Ahmedî'nin Nûr'unu gerekli kılar.
O, âdemin zâhir olan ayân-ı sâbitesinin görüntüsü altında, Rabb'inin nûruyla yeryüzünü aydınlatan münevver bir Nûr'la inşâ edilmiştir, O'nun Zât'ına âit isimleri ve sıfatları cem edip biraraya toplayan bir sûret; Hatm'in desteğiyle, Hâtem'in nübüvvetinin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olan âdemin meydana getirildiği sûret ve manâ hâli üzere onların, Nübüvvet'in zuhûrunun başlangıcına sürülüp yükselmelerini teyid eden, diğer peygamberlerin ayân-ı sâbitesinin de var olduğu ayân-ı sâbitelerin tamamını ihâta eden bir heyettir. İlâhî harflerin sırlarını ve Rabbânî kelimelerin nurlarını izhâr cihetinden ona vârid olan [şey] sağlam ve sahîh olur ki, bu sâyede: 'Beni seyrimin gâyesine eriştirdi, Sidre-i müntehâ'ya yükseltti, görünmeyen varlıkları bana gösterdi!' diye zikreder ve nihâyetlere inme, bidâyetlere dönüp Nübüvvet'in bidâyetinin sonuna erişme sırrından âciz olmamayı tecrübe ederek seyreder. Çünkü o, nihâyetini bulmuş olduğu Nübüvvet'in en büyüğü ve en şereflisi olan 'Hatm' ile gelmiştir." ("Mecmûa-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî: Şerh-i Gülşen-i Râz", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 282)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.