Kalpte Bulunabilen Şeylerin En Yücesi:
Velilerin Hakîm’i onun bu yüceliğe, kalplerde bulunan en yüce şeyin kendisine verilmesi ve ehlullah’ın yanındaki en yüce fiili elde etmesi neticesinde ulaşacağını haber vermektedir:
“O’nun kalbi Vahdâniyyet mülkü’ndeki ‘Şefkat mahâlli’ndedir. Kalpte bulunabilecek her şeyin en yücesi ona yerleştirilmiştir. Yakınlıktan payı bollaşmış, iş kendisine kolaylaştırılmıştır. İşte bu, Allah-u Teâlâ mü’min kulunu lütfuyla taltif edici olduğu içindir. Onu öğrenince nefsini zorlar ve bir dizgine ihtiyaç duyar, onu Heybet dizginiyle dizginler. İfsâda uğramaması için de kalbinin üzerinde O’nun hâkimiyet ve azâmeti belirir. Kerem Sâhibi’nin kendisini teskin edeceğini öğrendiğinde ise, O’nun inâyet ve yardımı ile yatışır; artık Vahdâniyyet ve Ferdâniyyet’ten yana kalbini tek ve benzersiz kılacak olan şey, onun kalbinin üzerinde beliriverir. Şehveti ölür ve kendisinden sözetmeyi bırakır. O, onu kendi adına kullanır. O’nu yürüten O’dur. Dolayısıyla o zâhirde, O’nun ehlinin yanındaki en yüksek fiile hak kazanır, bâtında da (onun) en yücesi kendisine yerleşir.” (Nevâdirü’l-Usûl, c.1, s.561)
Velilerin Hakîm’i onun bu yüceliğe, kalplerde bulunan en yüce şeyin kendisine verilmesi ve ehlullah’ın yanındaki en yüce fiili elde etmesi neticesinde ulaşacağını haber vermektedir:
“O’nun kalbi Vahdâniyyet mülkü’ndeki ‘Şefkat mahâlli’ndedir. Kalpte bulunabilecek her şeyin en yücesi ona yerleştirilmiştir. Yakınlıktan payı bollaşmış, iş kendisine kolaylaştırılmıştır. İşte bu, Allah-u Teâlâ mü’min kulunu lütfuyla taltif edici olduğu içindir. Onu öğrenince nefsini zorlar ve bir dizgine ihtiyaç duyar, onu Heybet dizginiyle dizginler. İfsâda uğramaması için de kalbinin üzerinde O’nun hâkimiyet ve azâmeti belirir. Kerem Sâhibi’nin kendisini teskin edeceğini öğrendiğinde ise, O’nun inâyet ve yardımı ile yatışır; artık Vahdâniyyet ve Ferdâniyyet’ten yana kalbini tek ve benzersiz kılacak olan şey, onun kalbinin üzerinde beliriverir. Şehveti ölür ve kendisinden sözetmeyi bırakır. O, onu kendi adına kullanır. O’nu yürüten O’dur. Dolayısıyla o zâhirde, O’nun ehlinin yanındaki en yüksek fiile hak kazanır, bâtında da (onun) en yücesi kendisine yerleşir.” (Nevâdirü’l-Usûl, c.1, s.561)