Hâtemü’l-Evliyâ’nın Mahşerdeki
Gözkamaştırıcı Ahvâli:
Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri "Ankâ-i Muğrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ" isimli eserinin başka bir noktasında; Hâtemü’l-evliyâ’nın kıyâmet günündeki öncülüğünün mâhiyetini ve mahşerde müşâhade edilecek olan muhteşem ahvâlini, kâmil ve mükemmel üslûbuyla tasvir ederek şöyle buyurmuştur:
"Kıyâmet koptuğu gün Hatm’in cemaatin öncüsü olması sahîh olunca, onun iki haşrı bulunduğu ve iki Hatm’in sâhibi olduğu sâbit olur. Haşrı husûsunda, kabahat sâhipliği de kendisine iştirâk eder. Şu hâle göre Hatm, hatemiyyet’i ile eşsiz ve benzersizken, Melikî rütbeyle nefsine arınmayı tahakkuk ettiren rûhâniyyeti üzerine gâlip geldiği nisbette de, insanlığı husûsunda kabahat sâhibidir. Bize göre bu makamda savunma ve çekişme olmaz. O kendisindeki noksanlıkların izâlesine güç yetirebildiği nisbette; iki, üç ve dört ashâbıyla berâber olup, ruhlar için bir emniyet olur. Kabahat ismi onun için başka bir şekle dönüştürülür; amma bu sâyede dahî ondan sıyrılıp çıkmaz ve dolayısıyla da o yine kabahatsiz olmaz.
Biz onu ‘Hâtem’ diye adlandırdık ve ayrıca onun velîler üzerinde hükmedeceğini de ortaya koyduk. Çünkü o kıyâmet gününde, cismânî temsiliyle bir ‘Hâtem’ olarak, sâğ elinde apaçık bir ‘Melik’lik’ mahâlli; rûhânî menziliyle bir ‘Hâtem’ olarak da, sol elinde gizli bir ‘İmam’lık’ mahâlli bulunduğu hâlde gelir. Sağındakini ‘Taayyün ehli’ zümresinde neşreder, solundakini ‘Temkîn ehli’ ile berâberken neşreder. İki ilmin tahsîsine erdirilir ve iki isimle (kendisine) hitap edilir. Başlangıç husûsunda reislik ve hir velâyet’te öncülük de ona verilir.
Ey öz anlayış sâhibi! Bu sırları, bu nûrların ışığıyla genişleterek iyi anla..." ("Ankâ-i Muğrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ"; s.18-19, Bas.: Mısır, 1954)
Gözkamaştırıcı Ahvâli:
Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri "Ankâ-i Muğrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ" isimli eserinin başka bir noktasında; Hâtemü’l-evliyâ’nın kıyâmet günündeki öncülüğünün mâhiyetini ve mahşerde müşâhade edilecek olan muhteşem ahvâlini, kâmil ve mükemmel üslûbuyla tasvir ederek şöyle buyurmuştur:
"Kıyâmet koptuğu gün Hatm’in cemaatin öncüsü olması sahîh olunca, onun iki haşrı bulunduğu ve iki Hatm’in sâhibi olduğu sâbit olur. Haşrı husûsunda, kabahat sâhipliği de kendisine iştirâk eder. Şu hâle göre Hatm, hatemiyyet’i ile eşsiz ve benzersizken, Melikî rütbeyle nefsine arınmayı tahakkuk ettiren rûhâniyyeti üzerine gâlip geldiği nisbette de, insanlığı husûsunda kabahat sâhibidir. Bize göre bu makamda savunma ve çekişme olmaz. O kendisindeki noksanlıkların izâlesine güç yetirebildiği nisbette; iki, üç ve dört ashâbıyla berâber olup, ruhlar için bir emniyet olur. Kabahat ismi onun için başka bir şekle dönüştürülür; amma bu sâyede dahî ondan sıyrılıp çıkmaz ve dolayısıyla da o yine kabahatsiz olmaz.
Biz onu ‘Hâtem’ diye adlandırdık ve ayrıca onun velîler üzerinde hükmedeceğini de ortaya koyduk. Çünkü o kıyâmet gününde, cismânî temsiliyle bir ‘Hâtem’ olarak, sâğ elinde apaçık bir ‘Melik’lik’ mahâlli; rûhânî menziliyle bir ‘Hâtem’ olarak da, sol elinde gizli bir ‘İmam’lık’ mahâlli bulunduğu hâlde gelir. Sağındakini ‘Taayyün ehli’ zümresinde neşreder, solundakini ‘Temkîn ehli’ ile berâberken neşreder. İki ilmin tahsîsine erdirilir ve iki isimle (kendisine) hitap edilir. Başlangıç husûsunda reislik ve hir velâyet’te öncülük de ona verilir.
Ey öz anlayış sâhibi! Bu sırları, bu nûrların ışığıyla genişleterek iyi anla..." ("Ankâ-i Muğrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ"; s.18-19, Bas.: Mısır, 1954)