Hâtemü’l-Enbiyâ’nın Kemâlâtı Dâhilindeki Öne Geçiş:
Bâlî-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri, Hâtemü’l-evliyâ’nın hatemiyyet’ini de, mişkât’ını da Hâtemü’r-rüsul’den elde ettiğini; dolayısıyla onun velâyeti yönünden diğer peygamberlerden öne geçişinin de, yine Hâtemü’r-rüsul’ün kemâlâtı çerçevesinde bir öne geçiş olduğunu ifâde ederek şöyle buyurmuştur:
"Hâtemü’r-rüsul’ün sonuncu Velî’ye nisbeti, nebî ve resullerin kendisine olan nisbeti gibidir. Onun ona göre nisbeti de böyle olur. Şu hâle göre Hâtemü’r-rüsul hem velî, hem resul, hem de nebîdir; Hâtemü’l-evliyâ ise mertebeleri müşâhadeyi asıldan alan vâris velîdir."
"İşte bu söz, zâhiren ‘Hatmü’l-velâye Hatmü’n-nübüvve’den daha üstündür.’ şeklinde yanlış bir düşünceye sebep olduğu vakit; ‘Bu Hâtemü’l-evliyâ, Hâtemü’r-rüsul olan Muhammed Aleyhisselâm’ın güzelliklerinden bir güzellik; daha doğrusu yüce mertebelerinden, yüce bir mertebedir.’ sözü bu yanlış düşünceyi ortadan kaldırır. Allah’tan almasının sebebi ve ona vermesinin nedeni tahkik edildiği taktirde; ilmini sırda Allah’tan aldığı ve ancak Hatmü’r-rüsul’ün velâyetinin şubesi olan bir velâyetle alıp da yine Hatmü’r-rüsul’e verdiği için, aslında o Hatemiyyet’ini de, mişkâtını da yine Hatmü’r-rüsul’den elde etmiş; dolayısıyla da bu cihette, önde bulunan her sınıftan öne geçmiştir." (Şerh-i Fusûsu’l-Hikem li’l-Bâlî es-Sofyavî, s. 57)
Bâlî-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri, Hâtemü’l-evliyâ’nın hatemiyyet’ini de, mişkât’ını da Hâtemü’r-rüsul’den elde ettiğini; dolayısıyla onun velâyeti yönünden diğer peygamberlerden öne geçişinin de, yine Hâtemü’r-rüsul’ün kemâlâtı çerçevesinde bir öne geçiş olduğunu ifâde ederek şöyle buyurmuştur:
"Hâtemü’r-rüsul’ün sonuncu Velî’ye nisbeti, nebî ve resullerin kendisine olan nisbeti gibidir. Onun ona göre nisbeti de böyle olur. Şu hâle göre Hâtemü’r-rüsul hem velî, hem resul, hem de nebîdir; Hâtemü’l-evliyâ ise mertebeleri müşâhadeyi asıldan alan vâris velîdir."
"İşte bu söz, zâhiren ‘Hatmü’l-velâye Hatmü’n-nübüvve’den daha üstündür.’ şeklinde yanlış bir düşünceye sebep olduğu vakit; ‘Bu Hâtemü’l-evliyâ, Hâtemü’r-rüsul olan Muhammed Aleyhisselâm’ın güzelliklerinden bir güzellik; daha doğrusu yüce mertebelerinden, yüce bir mertebedir.’ sözü bu yanlış düşünceyi ortadan kaldırır. Allah’tan almasının sebebi ve ona vermesinin nedeni tahkik edildiği taktirde; ilmini sırda Allah’tan aldığı ve ancak Hatmü’r-rüsul’ün velâyetinin şubesi olan bir velâyetle alıp da yine Hatmü’r-rüsul’e verdiği için, aslında o Hatemiyyet’ini de, mişkâtını da yine Hatmü’r-rüsul’den elde etmiş; dolayısıyla da bu cihette, önde bulunan her sınıftan öne geçmiştir." (Şerh-i Fusûsu’l-Hikem li’l-Bâlî es-Sofyavî, s. 57)