Zâhirî ve Bâtınî Tüm Hakîkatleri Bünyesinde Toplayan
"Hâtemü'n-Nübüvvet" ve "Hâtemü'l-Velâyet" Mertebesi:
"Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ" risâlesinin meçhul müellifi; Hâtemü'l-enbiyâ ve Hâtemü'l-evliyâ'ya asâleten verildiği belirtilen İlâhî ilmin, kesbî olmayıp tamamen bir Allah vergisi olduğunu ifâde etmiş; "Nübüvvet"e âit zâhirî ve "Velâyet"le ilgili bâtınî tüm hakikatleri bünyesinde toplayan "Hatmiyyet" mertebesinin, bütün iyi huyları, güzel hasletleri, bütün medh-ü senâları ve Zât-ı İlâhî'ye mahsus kemâlllerin sırlarını üzerinde taşıyan "Ehadiyyet", "Ferdiyyet" ve "Makâm-ı Mahmûd" diye isimlendirilen makamdan başka bir şey olmadığını haber vermiştir:
"Allah'ın âlemlerinin en küçüğü bu âlemdir. İlm-i İlâhî mertebelerinin en yücesi de Tevhîd ilmidir.
Bu ilim vehbîdir, Allah vergisidir, insanda asâleten mevcûd değildir. Ancak Hâtemü'r-rusül ve Hâtemü'l-evliyâ bu ilme asâleten sâhiptirler.
Bu ilmi enbiyâ ve peygamberden hiçbiri müşâhade etmez, ancak resûl-i Hâtem kandilinden ve evliyâdan bir kişi görmez, ancak Hâtem-i velî kandilinden görürler.
Muhammedî vârislerden bu makamda bu müşâhede ile şol kimse hakîkate erer ki, ona kâbiliyyetinin genişliği ve bütüne mazhariyyeti ile tayîn olan mazhardır. Tayîn olunan zâhiriyyeti ile, yâni bütün esmâ ve sıfat-ı İlâhî'si ile, Hakk'ın Vücûd'unun aynının zâhir ve bâtını ile ve Ehadiyyet'inin cemiyyetiyle onun ayn-ı sâbitesine aksetmiş olur. Ayn-ı sâbitesi de her mazhara, matlûba vüsat ile, tüm ayân-ı sâbite ve gaybî hakîkatleri birliğinde ihâtasıyla, ihâta ve toplamasına kâdir olur. Bil-umum ayân ve hakîkatler onda akseder. Bütün aynların aynı demek, 'Hakîkatlerin hakîkati' demektir. Kemâlî tecellî üzerine, hasbî olarak topluca umûmî nispeti, mütalâa kâbiliyyeti istidâdına göredir.
Bu tecellîde;
O'nun zâhiriyle, Hakk'ın zâhirini ve bâtını müşâhede eder; bâtını ile de, Hakk'ın bâtınını ve zâhirini müşâhede eder.
Tüm zâhirle tüm bâtının arasını cem edip, Hakk'ı müşâhede ile ve hem dahî Vâhidî şuhûd ile ve bütünü ile müşâhede ederse, Vâhid'in 'Ayn'ında matlûba tayîn olur.
Bu makamdaki tecellî, her an Hakk'ın ihâtasının sekri iledir. Bu hâl ancak insânî hakîkati kemâli ile, kendisiyle edâ edenlere mahsustur.
Bu kemâlî Ehâdî birleştirici hakîkatin ise zâhiriyyet mertebesinde ve bâtıniyyet mertebesinde ve dahî âlemin şehâdetinde toplayıcı ve birleştirici görüşü vardır.
İşte bu hakîkatin zâhiriyyeti Nübüvvet ve bâtıniyyeti Velâyet'tir. Nübüvvet ile Velâyet'ten her birisi için iki Cem (birleştiricilik) vardır; birisi 'Cemu'l-cem ve birisi de Fark'tır.
Âdem Aleyhisselâm'da tafsîline evvelki birleş-tiricilik, insan unsuriyyetine mazhar olan sûret câmiliğinin Ehadiyyet-i cem'idir. Bu yüzden Âdem 'Cemu'l-cem'in sûretidir. Ayrılıştan sonraki Cem ki, 'Cem-i fark'tır. Âdem'de, hem zâhiriyyetin ve hem de bâtıniyyetin sonu, Hâtem'liği vardır.
Nice insanlardan, enbiyâ ve evliyâdan zuhûra gelen kâmillerin zuhurlarıdır. Bu mertebe bütün iyi huylar, bütün iyi hasletler, bütün medh-ü senâları ve Zât-ı İlâhî'nin kemâlatının cem'i ve birliğini, Ehadiyyet'i beraberinde getirir.
İşte bu birleştirici Ehadî mertebe 'Ferdiyyet ve Ehadiyyet', İnsan-ı kâmil'in zâhiriyyetinde zuhur ederse, buna 'Nübüvvet' denilir. Şu hâle göre, kemâlin sonu Ferdiyyet ve Ehadiyyet makâmı ile kâim olan Hâtem-i Enbiyâ ve Rusül Hazret-i Cenâb-ı Muhammed bin Abdullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'dir.
Aynı zamanda bütün iyi huylar, bütün iyi hasletler, bütün medh-ü senâlar topluca, topluluğun birliği ile, Allah'ın Zâtî mertebesinin kemâline sâhip insanın bâtınına zuhur ederse, bu da 'Velâyet'tir. Bütün manevî hakiki kemâller ki, Hakk'lık ve halklığın cem-i Ehadiyyet'inin bâtınında taayyün etmiştir, onunla da kâimdir. İşte bu mertebe de 'Hâtem-i velâyet'tir. Cemu'l-cem hususi Ehadiyyet mertebesiyle de sonuçlanabildiyse, 'Ehadiyyet' makâmı ve 'Makâm-ı Mahmûd' ve 'Ferdiyyet' makâmı ile kâim hâssa-i Hâtem-i velâyet-i Muhammedî'ye sâhip olup, bu 'Hatmiyyet' mertebesi de Muhammed Aleyhissalâtü ves-selâm Efendimiz'in en kâmil Vâris'inindir." ("Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Konya İ.H.K., nr.: 1779/12, s. 223-225)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
"Hâtemü'n-Nübüvvet" ve "Hâtemü'l-Velâyet" Mertebesi:
"Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ" risâlesinin meçhul müellifi; Hâtemü'l-enbiyâ ve Hâtemü'l-evliyâ'ya asâleten verildiği belirtilen İlâhî ilmin, kesbî olmayıp tamamen bir Allah vergisi olduğunu ifâde etmiş; "Nübüvvet"e âit zâhirî ve "Velâyet"le ilgili bâtınî tüm hakikatleri bünyesinde toplayan "Hatmiyyet" mertebesinin, bütün iyi huyları, güzel hasletleri, bütün medh-ü senâları ve Zât-ı İlâhî'ye mahsus kemâlllerin sırlarını üzerinde taşıyan "Ehadiyyet", "Ferdiyyet" ve "Makâm-ı Mahmûd" diye isimlendirilen makamdan başka bir şey olmadığını haber vermiştir:
"Allah'ın âlemlerinin en küçüğü bu âlemdir. İlm-i İlâhî mertebelerinin en yücesi de Tevhîd ilmidir.
Bu ilim vehbîdir, Allah vergisidir, insanda asâleten mevcûd değildir. Ancak Hâtemü'r-rusül ve Hâtemü'l-evliyâ bu ilme asâleten sâhiptirler.
Bu ilmi enbiyâ ve peygamberden hiçbiri müşâhade etmez, ancak resûl-i Hâtem kandilinden ve evliyâdan bir kişi görmez, ancak Hâtem-i velî kandilinden görürler.
Muhammedî vârislerden bu makamda bu müşâhede ile şol kimse hakîkate erer ki, ona kâbiliyyetinin genişliği ve bütüne mazhariyyeti ile tayîn olan mazhardır. Tayîn olunan zâhiriyyeti ile, yâni bütün esmâ ve sıfat-ı İlâhî'si ile, Hakk'ın Vücûd'unun aynının zâhir ve bâtını ile ve Ehadiyyet'inin cemiyyetiyle onun ayn-ı sâbitesine aksetmiş olur. Ayn-ı sâbitesi de her mazhara, matlûba vüsat ile, tüm ayân-ı sâbite ve gaybî hakîkatleri birliğinde ihâtasıyla, ihâta ve toplamasına kâdir olur. Bil-umum ayân ve hakîkatler onda akseder. Bütün aynların aynı demek, 'Hakîkatlerin hakîkati' demektir. Kemâlî tecellî üzerine, hasbî olarak topluca umûmî nispeti, mütalâa kâbiliyyeti istidâdına göredir.
Bu tecellîde;
O'nun zâhiriyle, Hakk'ın zâhirini ve bâtını müşâhede eder; bâtını ile de, Hakk'ın bâtınını ve zâhirini müşâhede eder.
Tüm zâhirle tüm bâtının arasını cem edip, Hakk'ı müşâhede ile ve hem dahî Vâhidî şuhûd ile ve bütünü ile müşâhede ederse, Vâhid'in 'Ayn'ında matlûba tayîn olur.
Bu makamdaki tecellî, her an Hakk'ın ihâtasının sekri iledir. Bu hâl ancak insânî hakîkati kemâli ile, kendisiyle edâ edenlere mahsustur.
Bu kemâlî Ehâdî birleştirici hakîkatin ise zâhiriyyet mertebesinde ve bâtıniyyet mertebesinde ve dahî âlemin şehâdetinde toplayıcı ve birleştirici görüşü vardır.
İşte bu hakîkatin zâhiriyyeti Nübüvvet ve bâtıniyyeti Velâyet'tir. Nübüvvet ile Velâyet'ten her birisi için iki Cem (birleştiricilik) vardır; birisi 'Cemu'l-cem ve birisi de Fark'tır.
Âdem Aleyhisselâm'da tafsîline evvelki birleş-tiricilik, insan unsuriyyetine mazhar olan sûret câmiliğinin Ehadiyyet-i cem'idir. Bu yüzden Âdem 'Cemu'l-cem'in sûretidir. Ayrılıştan sonraki Cem ki, 'Cem-i fark'tır. Âdem'de, hem zâhiriyyetin ve hem de bâtıniyyetin sonu, Hâtem'liği vardır.
Nice insanlardan, enbiyâ ve evliyâdan zuhûra gelen kâmillerin zuhurlarıdır. Bu mertebe bütün iyi huylar, bütün iyi hasletler, bütün medh-ü senâları ve Zât-ı İlâhî'nin kemâlatının cem'i ve birliğini, Ehadiyyet'i beraberinde getirir.
İşte bu birleştirici Ehadî mertebe 'Ferdiyyet ve Ehadiyyet', İnsan-ı kâmil'in zâhiriyyetinde zuhur ederse, buna 'Nübüvvet' denilir. Şu hâle göre, kemâlin sonu Ferdiyyet ve Ehadiyyet makâmı ile kâim olan Hâtem-i Enbiyâ ve Rusül Hazret-i Cenâb-ı Muhammed bin Abdullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'dir.
Aynı zamanda bütün iyi huylar, bütün iyi hasletler, bütün medh-ü senâlar topluca, topluluğun birliği ile, Allah'ın Zâtî mertebesinin kemâline sâhip insanın bâtınına zuhur ederse, bu da 'Velâyet'tir. Bütün manevî hakiki kemâller ki, Hakk'lık ve halklığın cem-i Ehadiyyet'inin bâtınında taayyün etmiştir, onunla da kâimdir. İşte bu mertebe de 'Hâtem-i velâyet'tir. Cemu'l-cem hususi Ehadiyyet mertebesiyle de sonuçlanabildiyse, 'Ehadiyyet' makâmı ve 'Makâm-ı Mahmûd' ve 'Ferdiyyet' makâmı ile kâim hâssa-i Hâtem-i velâyet-i Muhammedî'ye sâhip olup, bu 'Hatmiyyet' mertebesi de Muhammed Aleyhissalâtü ves-selâm Efendimiz'in en kâmil Vâris'inindir." ("Hâtemü'r-Rusül ve Hâtemü'l-Evliyâ", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Konya İ.H.K., nr.: 1779/12, s. 223-225)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.