Zâhirde Hâtemü’n-Nübüvve,
Bâtında Hâtemü’l-Velâye:
Abdullah-ı Bosnavî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın zâhirde “Hâtemü’n-nübüvve”, bâtında da “Hâtemü’l-velâye” kemâlâtına sâhip kılındığını beyan ederek; peygamberlere ve velîlere verilen farklı velâyet türlerinin hepsinin, bütünüyle bu velâyet mertebesinde toplandığını haber vermektedir:
“Bil ki velâyet nübüvvetin bâtını, nübüvvet de velâyetin zâhiridir. Zikrettikleri gibi; Hâtemü’l-evliyâ mişkâtı da velâyet-i hâssa-i Muhammediyye’den; yâni peygamberlerin ve velîlerin cümlesinde farklı olan velâyetleri biraraya toplayan, eşyânın husûsiyetleriyle ilgili yönlerini, bütün varlıkların kökenlerini ve mutlak ilâhî velâyetle ilgili olan hakikatleri içine alan velâyet’ten ibârettir.”
“Hakîkat-ı Muhammediyye’nin zâhiri küllî Muhammedî nübüvvet, bâtını ise mutlak Muhammedî velâyet’tir. Dolayısıyla Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zâhirde Hâtemü’n-nübüvve, bâtında Hâtemü’l-velâye’dir.” (“Şerhü’l-Fusûs li’l-Bosnevî”; Nâfiz Paşa, no: 536, 455-456. yp.)
Bâtında Hâtemü’l-Velâye:
Abdullah-ı Bosnavî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü’l-enbiyâ Aleyhisselâm’ın zâhirde “Hâtemü’n-nübüvve”, bâtında da “Hâtemü’l-velâye” kemâlâtına sâhip kılındığını beyan ederek; peygamberlere ve velîlere verilen farklı velâyet türlerinin hepsinin, bütünüyle bu velâyet mertebesinde toplandığını haber vermektedir:
“Bil ki velâyet nübüvvetin bâtını, nübüvvet de velâyetin zâhiridir. Zikrettikleri gibi; Hâtemü’l-evliyâ mişkâtı da velâyet-i hâssa-i Muhammediyye’den; yâni peygamberlerin ve velîlerin cümlesinde farklı olan velâyetleri biraraya toplayan, eşyânın husûsiyetleriyle ilgili yönlerini, bütün varlıkların kökenlerini ve mutlak ilâhî velâyetle ilgili olan hakikatleri içine alan velâyet’ten ibârettir.”
“Hakîkat-ı Muhammediyye’nin zâhiri küllî Muhammedî nübüvvet, bâtını ise mutlak Muhammedî velâyet’tir. Dolayısıyla Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zâhirde Hâtemü’n-nübüvve, bâtında Hâtemü’l-velâye’dir.” (“Şerhü’l-Fusûs li’l-Bosnevî”; Nâfiz Paşa, no: 536, 455-456. yp.)