Binlerce Cilt Kitap Yazılsa Bile
Sonu Gelmeyecek İlâhî Sır:
Üsküdârî Mustafa Hâşim Baba -kuddise sırruh- Hazretleri "Kadem-i Hatm-i Velâyet Risâlesi"nin bir başka noktasında; Hâtemü'r-rusül Aleyhisselâm'ın getirdiği Şerîat'ı delil ve te'vil aramaksızın ikrar ve tasdik etmek nasıl ki halka vâcipse, onun Nübüvvet'inin bâtını olan "Velâyet-i kübrâ"yı da kayıtsız-şartsız öylece tasdîk etmenin vâcip olduğuna işâret ederek; bu esrârı anlatmak için binlerce cilt kitap yazılsa dahi târife gücün yetmeyeceğini haber vermiştir:
"Ey doğunun Nübüvvet sırrının esrârına vâkıf ve ey batının Velâyet güneşinin nûruna tâlip olan!
Şerîat-ı mutahhara'yı delilsiz ve tevilsiz tasdîk ve ikrâr vâcip olduğu gibi, Nübüvvet'in bâtını olan "Velâyet-i kübrâ'yı; yâni 'En büyük velâyet'i dahî delilsiz ve tevilsiz, hakikata tâlip olanlara tasdîk ve ikrâr vâciptir.
Malûm ola ki, zuhûr eden ağacın tohumu olan 'ilm-i İlâhî'nin evveli de âdem, âhiri de âdemdir. Sûfîlerin yanında, malûmları olduğu rütbeye 'Zuhûr-ı evvel' (İlk açığa çıkan şey) ta'bîr edip ve malûmları olduğu kadar zikri geçen nazarın her bir elbisesinin değişimi ve her bir makama geçişi, bir rütbenin görünüş ve eşkâline bir âlem ve her bir âlemin doğuşunun zuhûruna bir hassa koyup, kimi nûrânî, kimi zulmânî on sekiz bin âlem ve cümle mertebeler itibarıyla nice taksimatlar yapıp 'Beş hazîre' tabir ettiler. Lâkin idrakleri ilim ve vicdanlarının ihâtâ ettiği mertebedendir. Zira her şahsın malûmu ilmine göredir, ilim ise malûma tâbîdir. İyi anla!..
Ammâ melâmîlerin ulularına göre, ilim, vicdan ve irfânın zevki başkadır, ehline malûmdur. Zira sûfîlerin meslek ve meşrebi Hazret-i İsa -salavâtullâhi 'Alâ Nebiyyünâ ve aleyh-in mesleği üzere riyâzetler, halvetler, müşâhedeler, türlü mücâhedeler, evrâd, zikirler ve esmâ, nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi ile terk ve uzleti seçmektir. Ancak zâhiren Nübüvvet'e bağlı ve Ahkâm ile vasıflanmış olarak…
Mesleği ve meşrebiyle tahkîk ehli olan melâmîlerin en ulularına gelince, evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerine vâris;
'Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanınız!' (Ahmed bin Hanbel)
Hadis-i şerif'inin sırrına mazhar bir irşâd ile zuhûr eden Hâtemü'l-evliyâ'dır; Hâtemü'l-enbiyâ-i vel-mürselîn'in meslek ve meşrebi üzere eşyânın yaratılışına vâkıf olmuş, bütün mezilleri keşfetmiş, tüm mertebelerde terki terk etmiş, menzillerden yürüyüp Ulûhiyyet kubbeleri altında gizlenmiş olup;
'Ben, kulumun beni zannetiğine göreyim!' (Buhârî)
Hükmünün delâletiyle zevk ve vicdân, ilim ve irfânları Gerçek Sevgili'ye vâsıl kılan ilmin ayn'ıdır. Hemen başlangıç ve meslekleri Hatm-i nübüvvet'in bâtını olan Hatm-i velâyet'tir.
Hâl-i hazırda irşâda elverişli olanlar bu ince sırrı anlayıp idrâk ederler. Uyan ki, sana bu sözlerimizin sonunda bu kudsî rûhların ve Lâhûtî kelimelerin ahvâl ve vasıflarından bir miktar nakl ve beyân oluna!
Zira nice bin ciltli kitap yazılsa, bu esrârın netice ve nihâyetinin olmadığına:
'De ki: Denizler mürekkep olsa...' (Lokmân: 27)
Âyet-i kerime'si şehâdet etmektedir." ("Kadem-i Hatm-i Velâyet Risâlesi", Süleymâniye Ktp. Reşid Efendi, nr.: 784, vr. 90b-91b)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Sonu Gelmeyecek İlâhî Sır:
Üsküdârî Mustafa Hâşim Baba -kuddise sırruh- Hazretleri "Kadem-i Hatm-i Velâyet Risâlesi"nin bir başka noktasında; Hâtemü'r-rusül Aleyhisselâm'ın getirdiği Şerîat'ı delil ve te'vil aramaksızın ikrar ve tasdik etmek nasıl ki halka vâcipse, onun Nübüvvet'inin bâtını olan "Velâyet-i kübrâ"yı da kayıtsız-şartsız öylece tasdîk etmenin vâcip olduğuna işâret ederek; bu esrârı anlatmak için binlerce cilt kitap yazılsa dahi târife gücün yetmeyeceğini haber vermiştir:
"Ey doğunun Nübüvvet sırrının esrârına vâkıf ve ey batının Velâyet güneşinin nûruna tâlip olan!
Şerîat-ı mutahhara'yı delilsiz ve tevilsiz tasdîk ve ikrâr vâcip olduğu gibi, Nübüvvet'in bâtını olan "Velâyet-i kübrâ'yı; yâni 'En büyük velâyet'i dahî delilsiz ve tevilsiz, hakikata tâlip olanlara tasdîk ve ikrâr vâciptir.
Malûm ola ki, zuhûr eden ağacın tohumu olan 'ilm-i İlâhî'nin evveli de âdem, âhiri de âdemdir. Sûfîlerin yanında, malûmları olduğu rütbeye 'Zuhûr-ı evvel' (İlk açığa çıkan şey) ta'bîr edip ve malûmları olduğu kadar zikri geçen nazarın her bir elbisesinin değişimi ve her bir makama geçişi, bir rütbenin görünüş ve eşkâline bir âlem ve her bir âlemin doğuşunun zuhûruna bir hassa koyup, kimi nûrânî, kimi zulmânî on sekiz bin âlem ve cümle mertebeler itibarıyla nice taksimatlar yapıp 'Beş hazîre' tabir ettiler. Lâkin idrakleri ilim ve vicdanlarının ihâtâ ettiği mertebedendir. Zira her şahsın malûmu ilmine göredir, ilim ise malûma tâbîdir. İyi anla!..
Ammâ melâmîlerin ulularına göre, ilim, vicdan ve irfânın zevki başkadır, ehline malûmdur. Zira sûfîlerin meslek ve meşrebi Hazret-i İsa -salavâtullâhi 'Alâ Nebiyyünâ ve aleyh-in mesleği üzere riyâzetler, halvetler, müşâhedeler, türlü mücâhedeler, evrâd, zikirler ve esmâ, nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi ile terk ve uzleti seçmektir. Ancak zâhiren Nübüvvet'e bağlı ve Ahkâm ile vasıflanmış olarak…
Mesleği ve meşrebiyle tahkîk ehli olan melâmîlerin en ulularına gelince, evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerine vâris;
'Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanınız!' (Ahmed bin Hanbel)
Hadis-i şerif'inin sırrına mazhar bir irşâd ile zuhûr eden Hâtemü'l-evliyâ'dır; Hâtemü'l-enbiyâ-i vel-mürselîn'in meslek ve meşrebi üzere eşyânın yaratılışına vâkıf olmuş, bütün mezilleri keşfetmiş, tüm mertebelerde terki terk etmiş, menzillerden yürüyüp Ulûhiyyet kubbeleri altında gizlenmiş olup;
'Ben, kulumun beni zannetiğine göreyim!' (Buhârî)
Hükmünün delâletiyle zevk ve vicdân, ilim ve irfânları Gerçek Sevgili'ye vâsıl kılan ilmin ayn'ıdır. Hemen başlangıç ve meslekleri Hatm-i nübüvvet'in bâtını olan Hatm-i velâyet'tir.
Hâl-i hazırda irşâda elverişli olanlar bu ince sırrı anlayıp idrâk ederler. Uyan ki, sana bu sözlerimizin sonunda bu kudsî rûhların ve Lâhûtî kelimelerin ahvâl ve vasıflarından bir miktar nakl ve beyân oluna!
Zira nice bin ciltli kitap yazılsa, bu esrârın netice ve nihâyetinin olmadığına:
'De ki: Denizler mürekkep olsa...' (Lokmân: 27)
Âyet-i kerime'si şehâdet etmektedir." ("Kadem-i Hatm-i Velâyet Risâlesi", Süleymâniye Ktp. Reşid Efendi, nr.: 784, vr. 90b-91b)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.