Hâtemü’l-Velâye”nin Mâhiyeti:
Şeyh Sâ’inüddîn Ali et-Türkî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin “Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm” adlı eserinde işaret ettiği en önemli noktalardan birisi de; “Hâtemü’l-velâye”nin velâyetin tamamen bitmesi anlamına değil, bütününe ve kemâline ermesi mânâsına geldiğini ortaya koyan beyanlarıdır.
Hazret, dikkatleri oldukça mühim olan bu nokta üzerinde toplayarak şöyle buyurmuşlardır:
“Hâtemü’l-enbiyâ’nın yerleştiği sûreti aynı şekilde meydana getiren ve kararlaştırılması ve yazılması murâd edileni tamâmıyla keşfeden Hâtemü’l-evliyâ da, bu hareketin bâtın yönüyle ilgili gâyesi olduğu için; Âdem henüz su ile toprak arasında iken bu nedenle velî idi. Diğer velîler ise ilâhî ahlâk cümlesinden olan velîlik şartlarını kazandıktan ve onunla vasıflanmada Allah’ın ‘Velî’ ve ‘Hamîd’ isimlerinin feyzine mazhar olduktan sonra velî oldular. Bu ahlâkın beyânı; ebedî ilâhî vasıflardan olan ‘Velâyet’i tesbît eder. O’nun Hâtem’i ise kesilme mânâsında değil, bilâkis tamâmına ve kemâline erme mânâsındadır. Onun parçaları bütünleştirip kemâle erdirerek hatme erdirmesi de, ancak mutlak kemâlin ismiyle gerçekleşir.” (“Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm”; Hâlet Efendi, nr.: 265, 42a vr.)
Şeyh Sâ’inüddîn Ali et-Türkî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin “Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm” adlı eserinde işaret ettiği en önemli noktalardan birisi de; “Hâtemü’l-velâye”nin velâyetin tamamen bitmesi anlamına değil, bütününe ve kemâline ermesi mânâsına geldiğini ortaya koyan beyanlarıdır.
Hazret, dikkatleri oldukça mühim olan bu nokta üzerinde toplayarak şöyle buyurmuşlardır:
“Hâtemü’l-enbiyâ’nın yerleştiği sûreti aynı şekilde meydana getiren ve kararlaştırılması ve yazılması murâd edileni tamâmıyla keşfeden Hâtemü’l-evliyâ da, bu hareketin bâtın yönüyle ilgili gâyesi olduğu için; Âdem henüz su ile toprak arasında iken bu nedenle velî idi. Diğer velîler ise ilâhî ahlâk cümlesinden olan velîlik şartlarını kazandıktan ve onunla vasıflanmada Allah’ın ‘Velî’ ve ‘Hamîd’ isimlerinin feyzine mazhar olduktan sonra velî oldular. Bu ahlâkın beyânı; ebedî ilâhî vasıflardan olan ‘Velâyet’i tesbît eder. O’nun Hâtem’i ise kesilme mânâsında değil, bilâkis tamâmına ve kemâline erme mânâsındadır. Onun parçaları bütünleştirip kemâle erdirerek hatme erdirmesi de, ancak mutlak kemâlin ismiyle gerçekleşir.” (“Matlâ’u’l-Fusûsu’l-Kelîm”; Hâlet Efendi, nr.: 265, 42a vr.)