"Hâtemü'l-Evliyâ"nın
Duvarda İki Tuğla Yeri Görmesinin Sebebi:
Şeyh Mahmûd bin Ali ed-Dâmûnî -kuddise sırruh- Hazretleri "Cevâhirü'l-Kıdem alâ Fusûsu'l-Hikem" adlı eserinde; Hâtemü'r-rusül'ün nübüvvet duvarında bir tuğla yerini eksik görmesine karşılık, Hâtemü'l-evliyâ'nın neden duvarda eksik iki tuğla yeri gördüğüne işâret ederek; Hâtemü'l-evliyâ'nın zâhirde tâbî olduğu İlâhî hükümleri, Zât kendisine tecellî ettiği vakit Sır'da Allah'tan alması nedeniyle burada da açıkça müşâhede ettiğini haber vermiştir:
"Nebîlerin ve Resûl'lerin Hâtem'inin kendisinden haber verdiği üzere, o tuğlayı tek bir tuğla olarak görmesine karşılık, Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'inin onu, Seyyidü'l-Kevneyn'in gördüğü gibi tek bir tuğla olarak değil de, iki tuğla şeklinde görmesini gerektiren sebep; akıl ve hissetme ile fehmedilen zâhir yönünden, İlâhî hükümler hususunda Hâtemü'r-rusül'ün Şerîat'ına tâbî oluşudur. O da, duvarın en yüksek noktasındaki gümüş tuğlanın yeridir ve o gümüş tuğla yeri de, Ahkâm'ın zuhurlarından yana akıl ve hisle idrâk edilen şeyle ilgili olan Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'inin zâhiridir. Onun Resûl'lerin -aleyhimüsselâm- Hâtem'ine tâbî oluşu, tam bir hissetme ve akılla, zâhir hükmüyle Ahkâm'ın zuhurları hakkındadır. Nitekim Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'i onu Sır'da, vasıtasız olarak Azîz ve Celîl olan Allah'tan alır ki, o karanlıkların keşfinden sonra, Zât'ın eğlenceleriyle münâcaat edilen ve cilveleşilen yerdir. İşte o, zâhir sûretine dâir hükmün tümünü, sırda Allah'tan zâten alır; bu da İlâhî ahkâm'ın zuhûrlarından yana Hâtemü'r-rusül'e tâbîliği hususundaki tam his ve aklın bir toplamıdır.
Nitekim Peygamber Aleyhisselâm'ın intikâli sırasında Sıddîku'l-Ekber'in söylediği söz ona bir nazîredir:
'Her kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki o vefât etmiştir. Kim de Allah'a tapıyorsa; şüphesiz ki Allah diridir, ölmez.'
O'na -radiyallahu anh- ulaşan bu işârette, Peygamber Aleyhisselâm'ın almış olduğu şeyi Sır'da Allah'tan aldığı ilân olunmuştur. Sonra o -radiyallahu anh-, Seyyidü'l-Kâinât'tan sonraki İrfân Sultânı olmuştur.
İşte Hâtemü'l-evliyâ da hangi zamanda olursa olsun, îmân ve yakîn gözüyle İlâhî emri, mahlûkların mertebesine indiriliş hâlinde olduğu hâl üzere görür; mahlûklarla emr-i İlâhî'den perdelenmez, bilâkis dâimâ tecelliyâtla beraber olur. Zât kendisine tecellî ettiği vakit, Sır'da Allah'tan almasından ötürü emr-i İlâhî'yi görmesi de uzak olmaz." ("Kitâbu Cevâhirü'l-Kıdem alâ Fusûsu'l-Hikem", Süleymâniye Ktp. Reşîd Efendi, nr.: 407, vr. 68b-69a)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
Duvarda İki Tuğla Yeri Görmesinin Sebebi:
Şeyh Mahmûd bin Ali ed-Dâmûnî -kuddise sırruh- Hazretleri "Cevâhirü'l-Kıdem alâ Fusûsu'l-Hikem" adlı eserinde; Hâtemü'r-rusül'ün nübüvvet duvarında bir tuğla yerini eksik görmesine karşılık, Hâtemü'l-evliyâ'nın neden duvarda eksik iki tuğla yeri gördüğüne işâret ederek; Hâtemü'l-evliyâ'nın zâhirde tâbî olduğu İlâhî hükümleri, Zât kendisine tecellî ettiği vakit Sır'da Allah'tan alması nedeniyle burada da açıkça müşâhede ettiğini haber vermiştir:
"Nebîlerin ve Resûl'lerin Hâtem'inin kendisinden haber verdiği üzere, o tuğlayı tek bir tuğla olarak görmesine karşılık, Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'inin onu, Seyyidü'l-Kevneyn'in gördüğü gibi tek bir tuğla olarak değil de, iki tuğla şeklinde görmesini gerektiren sebep; akıl ve hissetme ile fehmedilen zâhir yönünden, İlâhî hükümler hususunda Hâtemü'r-rusül'ün Şerîat'ına tâbî oluşudur. O da, duvarın en yüksek noktasındaki gümüş tuğlanın yeridir ve o gümüş tuğla yeri de, Ahkâm'ın zuhurlarından yana akıl ve hisle idrâk edilen şeyle ilgili olan Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'inin zâhiridir. Onun Resûl'lerin -aleyhimüsselâm- Hâtem'ine tâbî oluşu, tam bir hissetme ve akılla, zâhir hükmüyle Ahkâm'ın zuhurları hakkındadır. Nitekim Evliyâ-i'l-kirâm'ın Hâtem'i onu Sır'da, vasıtasız olarak Azîz ve Celîl olan Allah'tan alır ki, o karanlıkların keşfinden sonra, Zât'ın eğlenceleriyle münâcaat edilen ve cilveleşilen yerdir. İşte o, zâhir sûretine dâir hükmün tümünü, sırda Allah'tan zâten alır; bu da İlâhî ahkâm'ın zuhûrlarından yana Hâtemü'r-rusül'e tâbîliği hususundaki tam his ve aklın bir toplamıdır.
Nitekim Peygamber Aleyhisselâm'ın intikâli sırasında Sıddîku'l-Ekber'in söylediği söz ona bir nazîredir:
'Her kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki o vefât etmiştir. Kim de Allah'a tapıyorsa; şüphesiz ki Allah diridir, ölmez.'
O'na -radiyallahu anh- ulaşan bu işârette, Peygamber Aleyhisselâm'ın almış olduğu şeyi Sır'da Allah'tan aldığı ilân olunmuştur. Sonra o -radiyallahu anh-, Seyyidü'l-Kâinât'tan sonraki İrfân Sultânı olmuştur.
İşte Hâtemü'l-evliyâ da hangi zamanda olursa olsun, îmân ve yakîn gözüyle İlâhî emri, mahlûkların mertebesine indiriliş hâlinde olduğu hâl üzere görür; mahlûklarla emr-i İlâhî'den perdelenmez, bilâkis dâimâ tecelliyâtla beraber olur. Zât kendisine tecellî ettiği vakit, Sır'da Allah'tan almasından ötürü emr-i İlâhî'yi görmesi de uzak olmaz." ("Kitâbu Cevâhirü'l-Kıdem alâ Fusûsu'l-Hikem", Süleymâniye Ktp. Reşîd Efendi, nr.: 407, vr. 68b-69a)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.