Hâtemü’l-Evliyâ’nın Hâli ve Vasıfları:
Ziyâüddîn Ammâr el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri “Behcetü’t-Tâife Bi’llâhi’l-Ârife” adlı kitabının “Hâtemü’l-Evliyâ’nın Hâli Hakkında Bir Fasıl” ismini taşıyan bölümünde; Hâtemü’l-evliyâ’nın velîler arasındaki durumundan ve ayırt edici bâzı vasıflarından sözederek şöyle buyurmuştur:
“Allah, peygamberlerden sonra insanlara velîleri ve âlimleri halîfeler kıldığı için; Allah-u Teâlâ Peygamber’i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-i kabzedince, onun ümmetinin içine, dünyayı kendileriyle ayakta tutacağı kırk sıddîk koyar.
Nitekim Allah-u Teâlâ;
“Sizi yeryüzünde halîfeler kılar.” buyurmuştur. (Neml: 62)
Çünkü halk onlarla yağmura kavuşur; onlarla içer ve onlar sebebiyle rızıklandırılırlar. Halkın yardımcıları onlardır. Onlardan biri ölünce ona başka bir şahıs halef olur.
Onların sayıları kesildiği zaman ise Allah, kendisi için seçtiği, ayırdığı ve kendisine çekip yaklaştırdığı birini velî olarak gönderir. Onu Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in nûrlu yolu üzerinde; velâyet makâmı hakkındaki herhangi bir zevki alma, onun zevkine kayıtlanma, O’nun hukûkunu arkaya atma, kendisindeki beşerî sıfat ve şeytana teslim olma ve uyma husûsunda, nefsin ve düşmanın tuzağından muhâfaza ve himâye eder.
Velîler meydana çıkarıldığında, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- peygamberlerin seyyidi olduğu gibi, o da velîlerin seyyidi ve onların efendisi olur. Ona bir şefaat makâmı nasbedilir ve Rabb’ini hamdedip senâ eder.”
“Yeryüzünün ayakta kalma müddeti, kendisinin hayat müddeti kadar olduğu için, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in;
‘Lâ ilâhe illâllah’ diyen kimse yeryüzünde bulunduğu müddetçe kıyâmet kopmaz!’
Buyurduğu; kendisinden sonra velî bulunmayan Hâtemü’l-evliyâ’nın hâli, işte ancak bu şekilde vasfedilebilir.” (“Behcetü’t-Tâife Bi’llâhi’l-Ârife”; Berlin “Ahlwardt”, nr.: 2842, 43b-44a yaprağı.)
Ziyâüddîn Ammâr el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri “Behcetü’t-Tâife Bi’llâhi’l-Ârife” adlı kitabının “Hâtemü’l-Evliyâ’nın Hâli Hakkında Bir Fasıl” ismini taşıyan bölümünde; Hâtemü’l-evliyâ’nın velîler arasındaki durumundan ve ayırt edici bâzı vasıflarından sözederek şöyle buyurmuştur:
“Allah, peygamberlerden sonra insanlara velîleri ve âlimleri halîfeler kıldığı için; Allah-u Teâlâ Peygamber’i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-i kabzedince, onun ümmetinin içine, dünyayı kendileriyle ayakta tutacağı kırk sıddîk koyar.
Nitekim Allah-u Teâlâ;
“Sizi yeryüzünde halîfeler kılar.” buyurmuştur. (Neml: 62)
Çünkü halk onlarla yağmura kavuşur; onlarla içer ve onlar sebebiyle rızıklandırılırlar. Halkın yardımcıları onlardır. Onlardan biri ölünce ona başka bir şahıs halef olur.
Onların sayıları kesildiği zaman ise Allah, kendisi için seçtiği, ayırdığı ve kendisine çekip yaklaştırdığı birini velî olarak gönderir. Onu Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in nûrlu yolu üzerinde; velâyet makâmı hakkındaki herhangi bir zevki alma, onun zevkine kayıtlanma, O’nun hukûkunu arkaya atma, kendisindeki beşerî sıfat ve şeytana teslim olma ve uyma husûsunda, nefsin ve düşmanın tuzağından muhâfaza ve himâye eder.
Velîler meydana çıkarıldığında, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- peygamberlerin seyyidi olduğu gibi, o da velîlerin seyyidi ve onların efendisi olur. Ona bir şefaat makâmı nasbedilir ve Rabb’ini hamdedip senâ eder.”
“Yeryüzünün ayakta kalma müddeti, kendisinin hayat müddeti kadar olduğu için, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in;
‘Lâ ilâhe illâllah’ diyen kimse yeryüzünde bulunduğu müddetçe kıyâmet kopmaz!’
Buyurduğu; kendisinden sonra velî bulunmayan Hâtemü’l-evliyâ’nın hâli, işte ancak bu şekilde vasfedilebilir.” (“Behcetü’t-Tâife Bi’llâhi’l-Ârife”; Berlin “Ahlwardt”, nr.: 2842, 43b-44a yaprağı.)