Şeyhü’l-Ekber -kuddise sırruh-
Hazretleri’ni Tasdik:
Şeyhü’l-ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri’nden yaklaşık iki asır sonra yaşamış olan Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri; onun, peygamberlerin kendi velâyetlerini alma husûsunda Hâtemü’l-evliyâ’ya tâbî olduğuna ve Hâtemü’l-evliyâ’nın bu cihette, şeriatına tâbî olduğu Peygamber’le aynı makamda bulunduğuna işâret eden beyanlarını te’yid ve tasdik etmiş; onun burada yalnız Allah’ı bilme mertebesindeki bir öne geçişi kastettiğini ifâde ederek şöyle buyurmuştur:
“Unsurî neş’eti mûcibince, nübüvveti yönünden ondan üstün olması nedeniyle, resûlü’l-Hâtem’den onun mertebesine inzâl olunan (şey), onun hakkında herhangi bir noksanlık meydana getirmez. Zirâ Hatmü’l-evliyâ ile Hatmü’l-enbiyâ arasındaki metbûiyyet, onu kâinattaki hâdiseleri bilme husûsunda değil; ‘İlm-i billâh’, yani ‘Allah’ı bilme’ mertebesinde, velâyet’le ilgili hakikatler husûsunda öne geçirmiştir.” (Şerhü’l-Fusûs, Ayasofya: B-4208; 351a-351b yaprağı)
Hazretleri’ni Tasdik:
Şeyhü’l-ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri’nden yaklaşık iki asır sonra yaşamış olan Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri; onun, peygamberlerin kendi velâyetlerini alma husûsunda Hâtemü’l-evliyâ’ya tâbî olduğuna ve Hâtemü’l-evliyâ’nın bu cihette, şeriatına tâbî olduğu Peygamber’le aynı makamda bulunduğuna işâret eden beyanlarını te’yid ve tasdik etmiş; onun burada yalnız Allah’ı bilme mertebesindeki bir öne geçişi kastettiğini ifâde ederek şöyle buyurmuştur:
“Unsurî neş’eti mûcibince, nübüvveti yönünden ondan üstün olması nedeniyle, resûlü’l-Hâtem’den onun mertebesine inzâl olunan (şey), onun hakkında herhangi bir noksanlık meydana getirmez. Zirâ Hatmü’l-evliyâ ile Hatmü’l-enbiyâ arasındaki metbûiyyet, onu kâinattaki hâdiseleri bilme husûsunda değil; ‘İlm-i billâh’, yani ‘Allah’ı bilme’ mertebesinde, velâyet’le ilgili hakikatler husûsunda öne geçirmiştir.” (Şerhü’l-Fusûs, Ayasofya: B-4208; 351a-351b yaprağı)