"Hâtemü'l-Velâye" Sırrına Mazhar Olan
İnsan-ı Kâmil'in Kuşattığı İnci:
Şeyh Hüseyin bin Abdullah el-Abbâsî -kuddise sırruh- Hazretleri "el-Husûs bi-Edâti'n-Nusûs fî Şerhi'l-Fusûs" isimli eserinde, "Hâtemü'l-velâye" sırrına mazhar olan İnsan-ı kâmil'in gözkamaştırıcı bir inciyi ihâtâ ettiğini haber vererek şöyle buyurmuştur:
"Hâtem'in mânâsıyla kastedilen; İnsan-ı kâmil olan bir âlim ve gözkamaştıran bir incidir. Mülkü; kendisiyle Hâtemü'l-velâye sırrının zuhûrlarının en yücesindeki nakşın murâd edildiği âlemdir."
"İnsan-ı kâmil 'Zât' ile mevcûd olunca, o âlemin 'Vücûd'la isimlendirilişinin, kendisinin de 'Mevcûd'la isimlendirilişinin zuhûr ettiği yerdir. Hâtem'in göz kamaştırıcı bir inciyi ihâta ettiğinde şüphe yoktur. Şu hâlde Hâtem'in ihâtâ ettiği 'İnci' nasıl olur?
Meleklerin itirazı işte buradan kaynaklanmıştır. Mülk âlemden bir cüzdür ve o, âlemin kuşatması altındadır. Onun halka yaptığı itirâz, işin aslında Hakk'a yapılmıştır. Bâtınen O'nunla tahakkuk etmiş olmak şartıyla, en üstün tahakkukun yaratılmış olanda gerçekleşeceğinde şüphe yoktur. Şu kadar var ki, bâtın onu gizlemiş ve mülkle ilgili yanlış söz de buradan meydana gelmiştir. Allah'ın hücceti işte onunla kâim olur.
Hâtem nasıl ki inciyi ihâtâ etmişse; 'Zâhir' isminin ihâtâsı da, onun 'Vücûd'la âlemi ihâtâ etmesidir. İnsan-ı kâmil'in âlemi ihâtâsına gelince; kendisindeki cevher nedeniyle tıpkı Hâtem'in inciyi ihâtâ etmesi gibi, öylece ilmi ihâtâ etmektir. Zîrâ Hâtem'in üzerindeki onun şerefi ve onun ziyâsının kuvvetidir." ("el-Husûs bi-Edâti'n-Nusûs fî Şerhi'l-Fusûs", İ.Ü. Ktp., AY, nr.: 4480, vr. 15b-16a)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.
İnsan-ı Kâmil'in Kuşattığı İnci:
Şeyh Hüseyin bin Abdullah el-Abbâsî -kuddise sırruh- Hazretleri "el-Husûs bi-Edâti'n-Nusûs fî Şerhi'l-Fusûs" isimli eserinde, "Hâtemü'l-velâye" sırrına mazhar olan İnsan-ı kâmil'in gözkamaştırıcı bir inciyi ihâtâ ettiğini haber vererek şöyle buyurmuştur:
"Hâtem'in mânâsıyla kastedilen; İnsan-ı kâmil olan bir âlim ve gözkamaştıran bir incidir. Mülkü; kendisiyle Hâtemü'l-velâye sırrının zuhûrlarının en yücesindeki nakşın murâd edildiği âlemdir."
"İnsan-ı kâmil 'Zât' ile mevcûd olunca, o âlemin 'Vücûd'la isimlendirilişinin, kendisinin de 'Mevcûd'la isimlendirilişinin zuhûr ettiği yerdir. Hâtem'in göz kamaştırıcı bir inciyi ihâta ettiğinde şüphe yoktur. Şu hâlde Hâtem'in ihâtâ ettiği 'İnci' nasıl olur?
Meleklerin itirazı işte buradan kaynaklanmıştır. Mülk âlemden bir cüzdür ve o, âlemin kuşatması altındadır. Onun halka yaptığı itirâz, işin aslında Hakk'a yapılmıştır. Bâtınen O'nunla tahakkuk etmiş olmak şartıyla, en üstün tahakkukun yaratılmış olanda gerçekleşeceğinde şüphe yoktur. Şu kadar var ki, bâtın onu gizlemiş ve mülkle ilgili yanlış söz de buradan meydana gelmiştir. Allah'ın hücceti işte onunla kâim olur.
Hâtem nasıl ki inciyi ihâtâ etmişse; 'Zâhir' isminin ihâtâsı da, onun 'Vücûd'la âlemi ihâtâ etmesidir. İnsan-ı kâmil'in âlemi ihâtâsına gelince; kendisindeki cevher nedeniyle tıpkı Hâtem'in inciyi ihâtâ etmesi gibi, öylece ilmi ihâtâ etmektir. Zîrâ Hâtem'in üzerindeki onun şerefi ve onun ziyâsının kuvvetidir." ("el-Husûs bi-Edâti'n-Nusûs fî Şerhi'l-Fusûs", İ.Ü. Ktp., AY, nr.: 4480, vr. 15b-16a)
| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |
Copyright ©2015 HAKİKAT. All Rights Reserved.